Bir virüs musibeti dünyayı sarstı. Elbet biz de etkilendik, adı üzerinde pandemik bu. ABD’de New York yıkılıyor. Politik ayrılıkları unutup el ele verdi muhalif Başkan ve Eyalet valisi. Dediler ki “Politik mücadelemiz baki ama bu iş başka, birlikte omuz omuza hareket etmeliyiz. Avrupa’da yıkıcı muhalefet diye bir şey mevzu bahis değil. Afrika’nın balta girmemiş ormanlarındaki vahşi kabileler bile savaşları durdurdu. 
Bizde ise hâlâ “Tayibi nasıl düşürürüz?” hesapları yapılıyor.
Nedir ahval i şerait? Onu onlatmadan evvel şunlara bir akıl vereyim; Nasıl düşürürsünüz biliyor musunuz? Kendinizi küçük düşürmeyi bırakıp adam gibi mantıkla ve ele gelir daha iyi politikalar üreterek… Aksi halde, yapabildiğinizce heykel yapıp, birinin gemiden inerek sizi kurtarmasını bekler durursunuz sittin sene…
Gelelim ahval i şeraite. Önce Kemal’i ele alalım. Salgın baş gösterdi adam sustu. Söyleyecek lafı yoktu çünkü. Sonra çıktı sidik zoruyla üç beş madde sıraladı her zamanki gibi. Sonra yine sustu. Buna “Kalk iki çift laf söyle bari.” diye üstelediler. Şimdi de çıkmış “O topladığın yardımlar vergiden düşülebiliyor, haberin var mı?” diye bir vecize yumurtlamış. Birader, o senin gibi dünyadan bi haber değil, hiç merak etme. Üstelik şunu da bir düşün senin belediyelerin böyle bir yardım kampanyasına tevessül ederken bu mevzu hiç aklına geldi mi? Gelmemiştir, çünkü orada iş başka. Hem “Tayyib’in kampanyasına” çelme takılacak hem de indıra gandi durumları olabilir. Bir taşla iki kuş yani. O sayılmaz. 
Halkı düşünmek mi? Güldürmeyin yahu bunlar ne zaman halkı düşündü ki?
Bunu söylerken aklıma geldi. Şu gıda paketlerinin gerçek maliyeti ile bütçeye yansıyan maliyeti arasında fark olduğu mevzusu nedir? Fark var mıdır? Varsa bu farkla indira gandi mi gözetilmiştir? Hayır, Indra Ghandi çoktan rahmetli oldu Hindistan’a yardım planlıyorsanız Ram Nath Kovind adına göndereceksiniz. Bugünlerde cumhurbaşkanı o indıra gandi değil o yüzden söyledim yani.
Adamların işi gücü Ak Parti düşsün. Hiç olmadı Tayyip gitsin. Bu yüzden becerebildikleri tek şeyi yapıyorlar. Algı yönetimini. Gerçi onda da yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar ama olsun en azından kendi taraftarlarından bir bölümüne oynuyorlar.
Ne kadar küçüldükleri, acze düştükleri gözle görülmeyen bir virüsten medet ummalarından da belli değil mi? 
“Halamın şeyi var o söyledi.” muhabbeti devam ediyor. Başlarda “Hastaneler dolu. Corona hastaları koridorlara taşıyor. Gerçekte yüz bini aşkın vaka var, saklıyorlar.” martavalını yayan bu zavallılar yeni bir yalan daha buldu. Ağızdan ağıza yayıyorlar. Whats App guruplarında dolaşıyor. Diyorlar ki “İzmir’de bir günde 250 kişi öldü, saklıyorlar.” 
İzmirli biri beni de aradı. Hal hatır sorma faslından sonra aramızda şu diyalog geçti;
-Bak gazetecisin ama haberin yok. İzmir’de dün cenaze arabaları bir biri ardına kalkmış. Tam 250 ölü varmış. Bizim bir arkadaşın arkadaşı mezarlıklar müdürlüğünde çalışıyor ondan öğrenmiş.
-Yahu bir günde 250 kişi ölmüş olabilir ama coronadan değildir. Normal ölümler de oluyor, farkındasın değil mi?
-Yok, yok bunların hepsi sarı torbalara konulmuşmuş.
-Kardeş, mezarlıklar müdürlüğü nereye bağlı?
-E, belediyeye.
-İzmir belediyesi hangi partidendi?
-CHP’li.
-Seni aklı başında biri olarak bilirim. Bir günde coronadan 250 ölüm olacak ve CHP bunu bağıra bağıra ilan etmeyecek. Buna inanabiliyor musun? Üstelik DSÖ de bu pandemik rakamlarını takip ediyor.
-Ha bir de o var değil mi? Tamam haklısın.
İzmir’den bahsedince anlatmamak olmayacak. Bizim hanımın bir İngiliz arkadaşı var. İstanbul’da yaşıyor. İzmir’de camilerden dua okunurken ıslıklayanları duymuş onu konuşuyorlardı. Kadıncağız aynen şunu söyledi;
“Ben Müslüman değilim ama duaları duydukça içim rahatlıyor. Bu insanları anlayamıyorum…”