Anlaşılmayacak bir şey yok. Hafta sonu hava güzel olacağı için millet sokaklara dökülecek ve coronayı da şıp diye kapacak, kaptırtacaktı. Vaka sayımız aniden bilmem kaça yükselecek, ölümler de artacaktı. Tam ucundan yakalıyoruz dediğimiz bir anda başa dönecektik işin açığı. Açıklama saati de çok yerinde bir saattir. Önceden bildirildiğinde hareketlilik çok daha fazla olacaktı. İnsanlar akraba evlerinde toplanacak ve eylemi anlamından saptıran kalabalıklar ortaya çıkacaktı. O saatte sokağa çıkabilecek insan sayısı dolayısıyla da göze alınabilir zarar hesaplaması yapılarak bu karar o saatte alındı.
Buna itiraz eden gazete bilin bakalım hangisi? Bravo bildiniz. Elbet Sözcü “Bravo size: Şimdi virüsü kapmayan da kapacak.” başlığını attı.
Dün gece bile bir buçuk saat içinde nasıl becerip yaptıysa bir tencere yaprak sarma ile bir tepsi böreği kapıp eltisinin evine iltica edenleri gördük. Hafta sonu sıkılmamak için bir arada olmaya karar vermişlermiş de… Sokağa çıkma yasağı var ya bunlar cümbür cemaat, maaile tombala oynayıp hoş vakit geçirecekler o minicik beyinlerinde güç bela yer bulabilmiş acınası akıllarıyla. Sosyal mesafe de neymiş ki? Ulan millet sapır sapır dökülüyor siz hâlâ kav çakıyorsunuz* be!
Alınan yerinde bir karardır, zamanlaması da çok iyi yapılmıştır. Sadece detayların açıklanmasındaki gecikme eleştirilebilir. Orada ne deseniz hak veririm. 
İBB Başkanı gibi, “Sokağa çıkma yasağı uygulansın” diye bas bas bağırıp uygulanınca da “Sokağa çıkma yasağı kararı ansızın alınmamalı.” diyenlerdenseniz ya bu çaresiz müzmin muhalif CHP taifesindensinizdir, ya Kemalist pagan taifesinden ya da kripto Fetöcü sinsi tayfadan. Son seçenek de öğretilmiş korkularının, “Tayyip nefretini” iliklerine kadar işlettiği beyni yıkanmış zavallı vatandaşlardan birisinizdir. Bunların hepsini anlarım. Belli nedenlerle hepsi sokağa çıkma yasağının çok ani açıklandığını söyleyecektir kendine mahsus sebeplerle.
Anlayamadığım daha doğrusu aklımın pek almadığı yer Ak Parti seçmeni, Milli Görüş mensubu ya da gerçek ülkücülerin bir bölümünün de buna mana verememesi. İşte bu yüzden tafsilatlı bir malumat verme ihtiyacı hâsıl olmuştu. Yazının girişinde bu nedenle dilim döndüğünce açıkladım.
Şimdi gelelim yazının başlığını neden “Absürt Komedya” koyduğumuza. Burada bir mizah türüne yani “Surreal humour” dediğimiz türe atıf yapılmaktadır. Açıklayalım;
Şöyle diyor kaynaklar: Absürt komedi gündelik mantığı ihlâl edecek müdahaleleri konu alarak mantıksız olduğu aşikâr durum ve davranışlar yaratan mizah türüdür. Yaratılan gerçeküstü durumlar genellikle birbiriyle alakasız iki kavramın bir araya getirilmesini, bariz mantık hatalarını veya saçmalıkların vurgulanmasını içerir.
Ne var ki bu bir edebiyat türü olarak değil de gerçek hayatta karşımıza çıkan bir durum. Yani biri oturup da senaryosunu yazmadı. Millet kendiliğinden yarattı bu durumu. Çok iyimser açıdan ve iliklerine kadar zorlama bir açıklama getirmeye bile gayret edip “Bizim halkımızın mizah anlayışı budur.” deseniz bu da absürt kaçacaktır. O yüzden durumun sosyologlar ve psikologlar tarafından detaylı incelenmesi ve klinik çalışma yapılması gerekmektedir. Yakında Sorbonne, Harward veya Oxford üniversitelerinde derslerde örnek olarak okutulur gibime geliyor açıkçası. Neler olduğunu hatırlayalım;
Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği duyulur duyulmaz millet sokağa döküldü. Bunlar arasından hafta sonu içkilerini ve sigaralarını almak için panikleyenleri bir kenara koyalım. Millet iki günlük yasak için market raflarını talan etti. Kıtlıktan çıkmış gibi saldırıp iki günlük yasak için 20 günlük erzakı kucaklayıp gitti. Fırınların önünde kuyruklar oluştu. Zavallı fırıncılar her gelene “Abi ekmek sabaha karşı üçte çıkacak.” deyip göndermekten hamur karamadı. En sonunda Fırıncılar Federasyonu Başkanı çıkıp da “Ne ekmeği bu saatte fırınlarda ekmek olmaz ki.” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Ekmekten söz açılmışken size bu öğretilmiş “Tayyip nefretinin” ne boyutta olduğunu çok iyi açıklayacak bir olayı anlatayım; komşumla telefonda konuşuyoruz. Gitmiş bakkal kapalı olduğu için ekmek alamamış “Yok bunlar mahvetti ülkeyi.” diye başladı. O zaman daha detaylar açıklanmamıştı. Kendisine ekmeğin sokaklara kadar getirileceğini söyledim. Yaşı benden büyük olduğu için iyi hatırlayacağını daha önceki sokağa çıkma yasaklarında da böyle olduğunu söyledim. O zaman memlekette yokmuş, Alamancıymış kendisi o yüzden bilmezmiş falan. Bana ne dese beğenirsiniz? “Bak yarın ekmek gelmezse rezil ederim seni!” (Şimdi sen rezil oldun mu Melih ağabey?) Sonradan ortaya çıktı evinde zaten yeterince ekmek de varmış. Hatta bana bile verebileceğini söyledi.
Durun! Bu yeterince absürt değil. İki gün sokağa çıkma yasağı ilan edilince benzin istasyonlarında kuyruklar oluştu! Yemin billah kuyruğa girdiler benzin, mazot alabilmek için. Sanki herife sokağa çıkma değil de sokağa çıkmama yasağı var demişler…
En absürdünün bu olduğunu söyleyeceğimi zannettiniz değil mi? Yanıldınız efendim. Dahası var;
Kemal Kılıçdaroğlu bir twit atarak;
“Sevgili yurttaşlarım! Sokağa çıkma yasağında ihtiyaçlarınız hem belediyelerimiz hem de diğer yetkililer tarafından karşılanacaktır. Lütfen panik oluşmasına izin vermeyin, sükûnetinizi ve sağlığınızı koruyun, evde kalın size ulaşılacaktır. Sağlığınız her şeyden önemli!” dedi.
Adam bir anda normal oluverdi. Var mı bundan daha absürt bir komedi?