SON DAKİKA
Hava Durumu

ALEVİLER NE KADAR ALEVİDİR?

Yazının Giriş Tarihi: 30.06.2022 19:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.06.2022 19:33

Türkiye’de Aleviliğin kolay bir tarifi yoktur. Aleviyim diyenler de tarif edilmesine şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Bazı Alevilerin tarifine bakılırsa, “Alevilik, Anadolu’da İslamiyet öncesi ve İslamiyet dışındaki kültürel unsurlar ile İslami unsurların birleşmesinden” ibarettir. Elbette bu tarifi de bütün Alevilerin kabul etmediği bilinmektedir. En çok duyulan tarif ise Aleviliğin “evrensel olduğu” anlatımıdır.


Ancak Alevilik kişisel bir seçime, tercihe bağlı değildir. Bir kişinin anne-babası Alevi ise kendisi de Alevidir. Anne-babası Alevi olmayan birisinin, sonradan Alevi olması mümkün değildir. İnsanın seçimine dayalı olmayan, anne-babasından aldığı bir çeşit genetik mirasın nasıl olup da evrensellik özelliği kazandığını açıklamak müşküldür.


Türkiye’de Aleviler hakkında beklenti de oldukça farklıdır. Alevilik ile İslamiyet öncesi Şamanlığın arasında kurulan benzerliklerden dolayı, Aleviliğin bir çeşit Şamanlık demek olduğunu, Alevilerin Türkçülük için gerekli olan manevi mirasın sahibi oldukları gibi tezler daha çok Dr. Fuat Sezgin ve Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’ın tezleri ile tanınmaktadır. Buna karşılık İran kaynaklı yayınlar ise Anadolu’daki Aleviliği Şiiliğin bir uzantısı olduğu tezini savunmaktadırlar. Aleviliğin aslında Hz. Ali ile ilgisinin olmadığı tezini işleyen Marksist Faik Bulut ise “Alisiz Alevilik” gibi oldukça farklı görüşleri savunmuştur. Özetle herkesin Aleviliğe yeni bir içerik vermeye çalıştığı açıktır.


Buna karşılık Alevilerin kendilerini nasıl görüp, nasıl tarif ettiğini tespit etmek de kolay değildir. Yeterince yazılı kaynağı olmayan Alevilik, kendi içinde oldukça çeşitlidir. Yine de “Yedi Ulu Ozan” öyküleri içinde Aleviliğin (1400-1570) şekillendiğini söylemek gerçekçidir. Yedi Ulu Ozanın hepsi Türk’tür. Bu yüzden Anadolu’daki Alevilik “Türklere mahsus dini bir anlayıştır.” Alevilik, pek çok sosyal ve siyasi olaydan etkilenmiştir. Bunların içinde en çok etkileyen ise Safaviliktir. Safavilik bir tarikat olarak yola çıkmışken, sonradan siyasi hedefler ön plana çıkmış ve Azerbaycan’da bir hanedanlığa dönüştükten sonra (Safavi Develti), On İki İmam Şiiliğine dönüşmüştür.


İlginçtir Anadolu’daki Alevilik, Safavilikten çok etkilenmesine, Şah İsmail’i Yedi Ulu Ozandan birisi saymasına karşılık, Şiileşmemiştir. Tarikat özelliği ile kalmıştır. Kendisini Sünni olarak tarif eden tarikatlarda görülen, Şeyh-Mürid ilişkisi Alevilikde Pir ve Talip olarak devam etmiştir. Tekke ve Zaviyeleri kapatan, 677 sayılı kanun da Aleviliği bir tarikat olarak görmüş, “şeyhlik, dervişlik, pirlik, dedelik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik” yasaklanmıştır diyerek Sünni tarikatlar ile birlikte Aleviliği de fiilen yasa dışı ilan etmiştir. Pir Sultan Abdal’ın diliyle:
“Muhammed dinidir bizim dinimiz
Tarikat altında geçer yolumuz
Hem Cibril-i Emin’dir Rehberimiz
Biz Mü’miniz, Mürşidimiz Ali’dir.”

Alevi kesim içinde kemalizm önemli bir taraftar kitleye sahiptir. Kendisini kemalist sayan bazı Aleviler ise “Devrim yasaları, Atatürk İnkılapları” dedikleri CHP’nin tek parti dönemi uygulamalarını heyecanla savunurken, Cemevlerinin yasal bir statüye kavuşturulmasını istemektedirler. Alevilerin toplanarak zikir törenleri yapmaları cem veya ayin-i cem diye adlandırılmıştır. Cemevi deyimi 1980’lerde ortaya çıkmıştır. 1990’larda ise Cemevi denilen yapılar ortaya çıkmıştır. Başlangıcı 15. Yüzyıla, İmadüddin Nesimi’ye (Ö.1417) kadar giden Alevilik içinde, Cemevi deyiminin 1980’lerde kullanılmaya başlanması dikkat çekicidir.


İçişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarının ortaklaşa, 300 Dedeyi Aralık 2022’de Kerbela törenleri için Irak’a gönderme hazırlığına, Alevi kesim içinden Pir Sultan Abdal Derneği ve Güvenç Abdal Ocağı gibi dernekler tepki göstermiştir. Bu gezi programının “Alevileri asimile etmek” gibi gizli bir amaçla hazırlandığını ileri sürmüşlerdir (Cumhuriyet gazetesi 21-06-2022). Adı geçen derneklerin ne kadar Alevi oldukları elbette şüphelidir. Daha çok Marksist bir jargona sahiptirler. En büyük korkuları asimile edilmektir. Kahramanları ne yedi ulu ozandır ne de on iki imamdır. Onların kahramanları, Che Guevera, Deniz Gezmiş ve CHP genel Başkanı Kemal Paşa’dır.


Oysa şiddete ve zorbalığa dayanmayan bir tercih olağandır ve insanidir. Aleviliği her ne kadar irsi bir gelenek ile sınırlandırma anlayışı hakim olsa bile Sünni bir aileden gelen birisinin kendi özgür iradesiyle, Aleviliği benimsemesi insani bir tercih olduğu gibi, Alevi bir aileden gelen birisi de kendi özgür iradesiyle Sünniliği, Şiiliği ya da Muteziliği tercih ettiğinde, onun bu seçimi neden asimilasyon gibi terimlerle mahkum edilmeye, çirkin gösterilmeye çalışılsın?


Aleviliğin teorik temelleri yedi ulu uzanın öykülerine dayanmıştır ama “Ehli beyt imamları” ya da “On iki imamın” da tayin edici olduğu açıktır. Kerbela törenleri için düzenlenen bir gezi bile Marksist kökenli kimselerin sultasındaki derneklerin korkularını arttırmıştır. Alevi ve Sünni kesimde insani nedenlerle, aynı ülkenin vatandaşı olmanın, aynı dinin bağlısı olmanın doğal bir sonucu olarak bilgi, tecrübe alışverişini, Alevilerin felaketi olarak görüp Alevileri korkutmaya çalışmaktadırlar. Bunun için seçip kullandıkları temel terim ise asimilasyondur. Evrensel dedikleri kendi Alevilik anlayışlarını Sünni vatandaşlar ile konuşmaya korkanlar bütün insanlık alemi içinde kendi tezlerini nasıl savunabilirler.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.