Adriyatik'in zümrüdü MONTENEGRO-KARADAĞ (1)

(HATİCE ASAROĞLU) "Okyanus dolusu özlem ektik dağların yamaçlarına*.”   “Siru fil ardı” ayeti ke

Haber Giriş Tarihi: 14.11.2017 20:04
Haber Güncellenme Tarihi: 14.11.2017 20:04
https://sehirmedya.com/
(HATİCE ASAROĞLU) "Okyanus dolusu özlem ektik dağların yamaçlarına*.”   “Siru fil ardı” ayeti kerime böyle buyuruyor. “Yeryüzünde gezin, dolaşın” Emir var, tavsiye net. Kuran’da çoğu yerde ibret alınacak yerlerin gezilmesi tavsiye edilmiş. İlim için, öğrenmek için ibret almak için, feraha erişmek, felah bulmak için, kendini bulmak için, kendi iç dünyana ulaşabilmek için gezmek! Tanıdık yerlerden, aşina yüzlerden uzaklaşmak, yeni yerlere yeni yüzlere yelken açmak, insanlar için vazgeçilmez bir imkândır! Geziler müthiş ve münbit bir birikim fırsatı sunar insanoğluna. Bütün bunlarla mesrur olan ben, “ben”i bulmamda, nefsimi istikamet üzere tutmamda bana yardımcı olacak gezi maceralarının peşindeyim her daim. Her geziyle, gittiğim her şehir ya da ülkeyle yeniden dirildiğimi hissediyorum. Keşfettiğim güzelliklerle hayata bakışımın, yaşama amacımın daha sağlam temellere oturduğunu hissediyorum. Özellikle uçarak gidilen yerler söz konusu olduğunda kendimi daha bir arınmış hissediyorum. Uçak yolculuğu sayesinde yeryüzünden, arzdan şöyle bir havalanıp uzaklaşmak müthiş bir inziva imkanı sağlıyor, en deruni tefekkür imkanı sunuyor. Kendimi dünyanın tüm dert ve sıkıntılarından sıyrılmış, kurtulmuş hissediyorum. Bir nevi arafta gibi bu yeniden doğuşun arefesinde, dünyalık her şey gözümde küçülüyor, küçülüyor, hafifliyor, önemini yitiriyor. Yeni bir başlangıç için ruhum yeni bir bedene bürünmüş gibi uçağın kanatlarından arzın kanatlarına süzülüyorum. KARŞIMIZDA KARADAĞ Kendi merak ve isteklerim doğrultusunda, bana bir şeyler katacak gezi avcılığı yaparken, zihnimde sürekli bir gezi planı hazır vaziyettedir. Ancak bu serdeki plan her zaman çarşıya uymayabiliyor. Çünkü gezi ya da tatil, ne zaman gidileceğine, kiminle gidileceğine, ne kadar kalınacağına, içinde bulunan mevsime göre değişiklik arz ediyor. Biz bu yaz ailecek bir tatil planlarken hem çocukları hem de biz ebeveynleri memnun edecek bir rota çizdik ve kader karşımıza Montenegro’yu, Karadağ’ı çıkardı. Bu ülkeye ilişkin ilk izlenimim hiç şüphesiz epey olumsuzdu. Hiç düşünmediğim, listeme dahi almadığım bir yerdi. Nesi vardı ki? Burun kıvırarak hazırlıklara başladım. Her yerin vereceği, tattırabileceği özel bir şeyi muhakkak vardır diyerek kendimi avuttum. Ön yargıların o mutsuz edici esaret zincirini kırarak, yeni bir ülke görecek, tanıyacak olmanın süruruna bıraktım kendimi. Biz umduklarımızı bulamasak bile, en azından çocukların istediği gibi deniz turizmi olur diye düşünerek yola koyuldum. TİRAN ÜZERİNDEN ULAŞIYORUZ Olumlu ya da olumsuz hiç bir şey bilmediğim bu dağlar ülkesine bir saat yirmi dakikalık kısa bir uçak yolculuğu ile ulaştık.  Daha ekonomik olduğu için Karadağ Podgorica üzerinden değil de Arnavutluk Tiran üzerinden uçuşumuzu gerçekleştirdik. Bir araba tutarak Tiran’dan ikamet edeceğimiz Ulcinj’e doğru yola koyulduk. Tiran’dan Ulcinj’e giderken120 Euro’ya anlaştık. Dönüşte ise Ulcinj’de bize sürekli taksi hizmeti sunan Arnavut Saffet’le 80 Euro’ya Tiran’a geçme imkanı bulduk. Arnavutluk bağıyla, bahçesiyle, yeşilliğiyle, kıyısında karnımızı doyurduğumuz Drina nehri ile güzel izler bıraktı hafızamızda. ZÜMRÜT YEŞİLİ NEHİR DRİNA Özellikle yemek için durduğumuz yer Schoder yakınlarında küçük bir kasabaydı. Şoförümüz ile ortak bir dil bulup konuşma imkanı bulamadığımız için Arnavutlukla ilgili pek bir malumat edinemedik. Restoranda nadiren yakalayıp soru sorduğumuz garsondan öğrendiğimiz kadarıyla bu debisi yüksek zümrüd yeşili nehir Drina imiş. Karadağ’daki iki dağdan mahreçli, iki nehrin birleşerek Sava ırmağının en uzun kolunu oluşturan Drina nehri kenarında mola verdiğimiz bu yerde, hem karnımız, hem de yeniliklere güzelliklere aç zihnimiz ilk taamını almış oldu. Çok geçmeden Arnavutluk Karadağ sınırına vardık ama hemen geçemedik. Sınır geçiş işlemleri bir buçuk saatimizi aldı. Sınırdan sonra bir saati bulmadan Ulcinj’e vardık.