Hakikatin Peşinde -9- Bir de Erbil'den Türkiye'ye bakmalı

Erbil Traditional Market - Erbil Citadel

Haber Giriş Tarihi: 22.01.2016 13:56
Haber Güncellenme Tarihi: 22.01.2016 13:56
https://sehirmedya.com/

Güzel bir akşam üzeri. İşim erkenden bitmiş, hava yeni kararıyor ve elimde mis kokulu kahvem, evde salonun penceresinin baktığı yeşilliğe dalmış gitmişim. Odamdan salona kadar yetişen, derinden duyulan müzik; Mozart 21. Senfoni Andante çalıyor. Tanıklık ettiğim onca acı görüntünün etkisine rağmen, içimde bir umut  ile büründüğüm huzur hali, kalbimi minnetarlıkla dolduruyor. Şu müziğin, bu yeşilin idrakına gerçekten varan hangi insan bir diğerine zarar verebilir? Hangi din, hangi ideoloji, hangi hırs, hangi menfaat bir insanın bir diğerine verdiği zararı anlaşılabilir ya da kabul edilebilir kılar ki ? diye düşünmeye başlamıştım.

O sırada annem salona gelmiş, tv kumandasına basışıyla, beni içinde olduğum düşünsel alemimden gündemin gerçekliğine taşımıştı. Derinliğinde mutluluk bulduğum düşlerimden, en tatlı yerinde, sarsılarak uyandırılmıştım. Terör, cinayetler, çeşitli sebeplerle ayrıştırılıp birbirine düşman edilen insanların konu olduğu haberler, duymak istemeyen kulaklarıma ilişiyordu. İçim eziliyor, düşüncelerim başka başka yönlere akarken beni serseme çeviriyordu. Anlamam ve yapmam gereken ne çok şey vardı.

POLİTİK ZITLAŞMALAR GÜNDEME HAKİM

Türkiye’de 7 Haziran seçimleri sonrası hükümet koalisyon kuramamış, yavaş yavaş ülkenin pek çok ilinde terör patlak vermişti. Bununla ilgili her girdiğim ortamda bir sürü senaryolar yazılıyor, farklı gruplara mensup insanlar birbirlerine öfke duyuyorlardı. Pkk ve Kürt halkını bir gören zihniyet oluşumu provoke ediliyor, politik zıtlaşmalar insani boyutta kendini göstermeye başlıyordu. Ülkenin etrafı zaten ateş hattıydı. Suriye’den ve Irak’tan gelen mülteciler , artan terör olaylarına maruz kalan insanımız içimi parçalıyordu. Gerçekten ne yapılmak isteniyordu, mülteci kamplarında insanlar nasıl yaşıyordu, Kürt bölgesel yönetiminden Türkiye’ye bakış nasıldı? İşte bu defa Erbil’e biletimi aldım.

DOHUK’TA MÜLTECİ ÇADIRLARI

Gece uçağı ile Sabiha Gökçen’den yola çıktım, yaklaşık 2,5 saat süren uçuş sonrası gece yarısından sonra Erbil’e varıp, taksiyle bir otele geçtim. Bir arkadaşımın tanıdığının numarasını almıştım, sabah olunca onu aradım, bir kaç saat Erbil’i dolaştık, onun kısıtlı Türkçesiyle iletişim kurabildiğimiz kadar konuştuk, anlaştık. Dohuk yakınlarında Domiz -Suriyeli Mülteci kampına ve Shariya Yezidi Kampına gitmek istediğimden bahsettim. Bir arkadaşı gidiyormuş Dohuk’a, bana da gün doğdu, sohbet ederek güzel bir yolculukla Akra’ya uğradık ve ardından Dohuk’a geçtik. Otel görevlisi, restoran çalışanı, taksici, marketçi, arkadaşlarımın tanıdıkları, onların tanıdıkları.. Her biriyle sohbet ettim. Her ne kadar ezbere dayalı, bana dayatılana itaatkar bir şekilde düşünmediğimi sanıyor idiysem de, öyle olmadığıyla, öyle önyargılardan kolaylıkla sıyrılarak düşünmenin çok da kolay olmadığıyla yüzleştim. Türk insanını ve Türkiye’yi bu kadar seven insanlar görmek beni şaşırtmıştı. Gazeteci ya da sağlıkçı kimliğim olmadığından mülteci kamplarına girişim şüpheyle karşılanmış ve engellenmek istenmişti. Uzun süren konuşmalar, ikna çabaları sonrasında kısıtlı zaman için ziyaretime izin verildi.

Kendi çapımda yapabildiğim tek şey olan aldığım ufak tefek hediyelerimle yeni bir gerçekliğin içine dalıyordum. Zorlu hayatlara, acı yaşananlara, kayıplara, başka başka hikayelerin ta içine...

Erbil Traditional Market - Erbil Citadel