
İklim değişikliğinin en belirgin etkilerinden biri sıcaklık dalgalanmaları. Kışların daha ılıman geçmesi ve bahar aylarında sıcak havanın ani düşüşler göstermesi, bitkilerin çiçeklenme döngüsünü bozuyor. Bu durum, bal arılarının polen ve nektar toplama sürelerini kısaltarak kovana taşınacak kaynak miktarını sınırlıyor. Türkiye genelinde yapılan bir araştırmada, 2023 yılı itibarıyla bal üretiminde yüzde 18’e varan düşüşlerin gözlemlendiği ortaya çıktı.
Uzmanlara göre arıcılık sektörü yalnızca doğrudan üretim kaybı ile değil, aynı zamanda artan hastalık riskleriyle de karşı karşıya. Küresel ısınmanın etkisiyle artan stres seviyesi, arı kolonilerinde varroa gibi zararlılara karşı bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Uzun süre süregelen sıcaklık ve kuraklık koşulları ise arıların doğal su kaynaklarına ulaşımını zorlaştırıyor ve topluca ölümlerine yol açabiliyor.
Elde edilen veriler, doğrudan ekonomik sonuçlar doğuracak bir krize işaret ediyor. Türkiye Arıcılar Birliği Başkanı tarafından yapılan açıklamada, son yıllarda maliyetlerin yükselmesiyle beraber üretimde yaşanan düşüşlerin sektöre büyük zarar verdiği belirtildi. Başkan, çiftçi ve arıcıların daha fazla desteklenmesi gerektiğini vurgularken, özellikle iklim değişikliğiyle mücadele için uzun vadeli planlara ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Bilim insanları ve çevre uzmanları, arıcılık sektörünün korunması için çeşitli önerilerde bulunuyor. Ekosistem içindeki önemleri dolayısıyla bal arılarının yaşadığı sorunların tarımla doğrudan bağlantılı olduğu ifade edilirken, sürdürülebilir tarım yöntemleri kullanılması ve pestisitlerden uzak durulması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca arıcıların bilinçlenmesi ve yenilikçi teknolojilerin kullanımıyla kolonilerin dayanıklılığının artırılabileceği de dile getiriliyor.
İklim değişikliğinin etkileri yalnızca çevresel değil, sosyoekonomik boyutlarda da kendini gösteriyor. Arıcılık sektöründeki bu düşüş, kırsal bölgelerde geçimini arıcılıkla sağlayan küçük ölçekli üreticileri zorlarken, tüketici tarafında da bal fiyatlarının yükselmesine neden olabilir. Önümüzdeki yıllarda bu etkilerin daha da artacağı öngörülüyor.
(Özkan Güngörmez)