Son yıllarda Avrupa, giderek derinleşen bir göçmen kriziyle karşı karşıya bulunuyor. Savaşlar, ekonomik zorluklar, iklim değişikliği ve siyasi istikrarsızlık gibi faktörler, milyonlarca insanı yurtlarını terk ederek daha iyi bir yaşam arayışına itiyor. Özellikle Akdeniz üzerinden gerçekleştirilen tehlikeli yolculuklarla Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu durum, sadece insani bir krize değil, aynı zamanda politik ve ekonomik tartışmalara da yol açıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 2023 raporuna göre, bu yılın ilk sekiz ayında Avrupa’ya ulaşmaya çalışan yaklaşık 250 binden fazla göçmen denizde can güvenliğini tehlikeye attı. Avrupa Birliği ülkeleri, bu büyük insan hareketliliği karşısında daha etkin göç politikaları geliştirme çabasında. Ancak, ülkeler arasındaki fikir ayrılıkları ve yük paylaşımı konusundaki sorunlar çözümü zorlaştırıyor.
Öte yandan, sınır güvenliğini artırmaya yönelik önlemler yalnızca göç güzergâhlarını daha tehlikeli hale getiriyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, uluslararası toplumdan daha insancıl bir yaklaşım ve uzun vadeli çözümler talep ediyor. Uzmanlara göre, krizle mücadelede küresel iş birliği şart. Göçün temel nedenlerinin ele alınması ve kaynak ülkelerdeki sorunlara çözüm bulunması gerektiği sıkça vurgulanıyor.
Avrupa halkı arasında ise göç konusu giderek daha fazla kutuplaşmaya neden oluyor. Araştırmalara göre, bazı kesimler göçmenlerin iş gücü piyasasında ekonomik katkı sağladığını savunurken, bazıları ise entegrasyon sorunlarına dikkat çekiyor. Özellikle aşırı sağ partilerin söylemleri, göç karşıtı politikaların yükselişine zemin hazırlıyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)