
Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı son rapora göre, son 20 yılda büyük şehirlerdeki yeşil alan miktarı yüzde 35 oranında azaldı. Raporda, özellikle park ve bahçe gibi kamusal alanların yapılaşmaya açıldığı belirtilirken, bu durumun uzun vadede hava kirliliği, su kaynaklarının azalması ve canlı popülasyonlarının tehlikeye girmesine yol açtığı vurgulanıyor.
Uzmanlara göre, hızla artan betonlaşma sadece ekosistemi değil, kent sakinlerinin yaşam kalitesini de olumsuz etkiliyor. Yeşil alanların yok olmasıyla birlikte, şehirlerdeki sıcaklıkların arttığı ve yağışların düzensizleştiği gözlemleniyor. Ayrıca yeşil alanlar, stresle mücadelede doğal bir terapi kaynağı olarak görülüyor. Ancak bu alanların azalması, özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi hassas gruplar üzerinde daha büyük bir psikolojik yük yaratıyor.
Sivil toplum kuruluşları ve aktivistler ise karar mercilerine ve yerel yönetimlere çağrıda bulunarak, yeşil alanların korunması için acil adımlar atılması gerektiğini savunuyor. Öneriler arasında şehir planlamasında daha fazla yeşil alana yer verilmesi, çevre dostu projelerin desteklenmesi ve mevcut yeşil alanların yapılaşma tehdidine karşı güvence altına alınması yer alıyor.
Uluslararası bir araştırma platformunun yayınladığı çalışmada, yeşil alanlarla çevrelenen şehirlerde yaşayan insanların daha sağlıklı olduğu ve bu şehirlerin ekonomik anlamda daha sürdürülebilir olduğu belirtildi. Bu nedenle yerel yöneticilerin yalnızca kısa vadeli ekonomik faydaları gözetmek yerine, uzun vadeli çevresel ve toplumsal faydalara odaklanması gerektiği ifade ediliyor.
Betonlaşmaya karşı bireysel farkındalık oluşturmak ise herkesin katkıda bulunabileceği başka bir önemli adım olarak karşımıza çıkıyor. Kendi bahçelerinde veya balkonlarında küçük bitkiler yetiştiren bireylerin bile ekosisteme olumlu katkılar sağlayabileceği unutulmamalıdır. Yeşilin korunması için küçük eylemler birleştiğinde büyük değişimlere yol açabilir.
(Ramazan Gültaş)