
Dünya çapında yapılan en kapsamlı genetik araştırmalarından biri olan çalışma, depresyonun yalnızca çevresel faktörlerden değil, aynı zamanda genetik mirastan da büyük ölçüde etkilendiğini ortaya koydu. Araştırma, depresyonla ilişkili 500'ün üzerinde genetik varyasyonun varlığını tespit etti. Bu genetik faktörler, beyin kimyasını etkileyen yolları ve hücresel süreçleri içeriyor.
Çalışmayı yöneten araştırmacı, depresyonun karmaşık bir hastalık olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı: "Depresyonun yalnızca bir kimyasal dengesizlik olmadığını, aynı zamanda genetik bir temele dayandığını artık daha iyi anlayabiliyoruz. Bu yeni bulgular, depresyon tedavisinin geleceği için önemli bir adım olacak."
Depresyon, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkabilen bir hastalık olarak kabul ediliyor. Ailede depresyon öyküsü olan bireylerde, hastalığa yakalanma riski belirgin şekilde artıyor. Yeni araştırmalarda, genetik faktörlerin çevresel stres faktörleriyle nasıl etkileşime girdiği de incelendi. Bu etkileşimlerin, depresyonun gelişiminde önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı.
Bu yeni keşiflerin, depresyon tedavisinde devrim yaratabilecek potansiyeli bulunuyor. Genetik risk faktörlerinin tespiti, kişiye özel tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine olanak sağlayabilir. Özellikle genetik testler sayesinde, hangi bireylerin depresyona daha yatkın olduğu belirlenebilir ve erken müdahale ile hastalığın önüne geçilebilir.
Depresyonla ilgili genetik araştırmalar hâlâ devam ediyor ve bu yeni bulgular, hastalığın daha derinlemesine anlaşılmasını sağlayacak. Araştırmacılar, depresyonun biyolojik temellerinin keşfedilmesiyle, tedavi sürecinde daha etkili ve hedeflenmiş ilaçların geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
(Ayşe Candan)