
Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre; Türkiye’den yapılan gıda ihracatı, son beş yılda yüzde 30’un üzerinde bir büyüme kaydetti. Bu yükseliş, yalnızca şans eseri değil; iklimin sunduğu tarım avantajları, zengin topraklarda yetişen kaliteli ürünler ve geleneksel üretim süreçlerinin korunarak geliştirilmesi bu başarının temel taşlarını oluşturuyor.
Zeytinyağı başta olmak üzere kuru incir, kuru kayısı ve fındık gibi geleneksel gıda ürünleri dünyanın dört bir yanına ihraç ediliyor. Bunun yanı sıra artan organik ve sağlıklı gıda talebi de Türk balı, bakliyat ve peynir çeşitlerine olan ilgiyi artırmış durumda. Türkiye ayrıca, ihracat yapılan ülkelerin damak tatlarına yönelik yenilikçi ürünler geliştirerek pazardaki etkinliğini artırıyor. Örneğin Ortadoğu’ya yönelik baharatlı atıştırmalıklar ve Avrupa pazarındaki vegan dostu ürünler bu kapsamda dikkat çeken örnekler arasında yer alıyor.
Türkiye'nin lokomotif ürünlerinden biri olan fındık, özellikle çikolata sektörüne hizmet eden ana hammaddelerden biri olarak ön planda. Dünya liderlerine fındık tedarik eden Türkiye, yıllık ihracatta milyar dolar seviyelerinde gelir elde ediyor. Dahası, kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan Türk kahvesi ve çay gibi ürünler de artık küresel çapta tüketicilerle buluşuyor. Starbucks gibi uluslararası zincirlerden etnik gıda marketlerine kadar geniş bir yelpazede bu ürünlere ulaşmak mümkün hale geldi.
Ancak bu büyümenin yalnızca rakamlardan ibaret olmadığı vurgulanmalı. Türk ürünlerinin ihracat başarısı aynı zamanda Türk kültürünün dünyaya yayılmasında önemli bir rol oynuyor. Pek çok ülke, Türk mutfaklarına özgü ürünler aracılığıyla Türkiye'ye olan ilgisini artırıyor; bu da turizmden kültürel diplomasiye kadar geniş bir çerçevede olumlu geri dönüş sağlıyor.
Türk gıda ihracatını artırmak için yapılan yatırımlar da dikkat çekici boyutlara ulaşmış durumda. Son yıllarda kurulan organize sanayi bölgeleri, yeşil üretim tekniklerine yapılan yatırımlar ve sektördeki AR-GE çalışmaları, uluslararası standartlara uygunluk noktasında önemli kazanımlar sağladı. Helal gıda sertifikalarının çeşitlendirilmesi ve sürdürülebilirlik odaklı projelerle bu pazar daha da genişletilmeye çalışılıyor.
Özetle, Türkiye’nin gıda sektörü sadece ekonomik başarılara imza atmakla kalmıyor; aynı zamanda dünya çapında milyonlarca insanın sofralarına hem lezzet hem de kalite taşıyor. Zengin Türk topraklarında başlayan bu yolculuk, ulusal değerleri küresel arenaya tanıtma konusunda da güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Türk gıdalarının bu yükselişinin önümüzdeki yıllarda daha da ivme kazanması kaçınılmaz görünüyor.
(Dilvin Altıkardeş)