
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) verilerine göre, Türkiye genelinde aktif şarj istasyonlarının sayısında son bir yıl içinde yüzde 120'lik bir artış yaşandı. 2023 itibarıyla yaklaşık 6 bin adet halka açık şarj istasyonu bulunuyor ve bu rakamın yıl sonunda 10 bine ulaşması bekleniyor. Uzmanlar, bu büyümenin yalnızca başlangıç olduğunu vurguluyor ve altyapının hızla genişlemesinin ulusal elektrik şebekesi üzerindeki etkilerinin de dikkatle ele alınması gerektiğini ifade ediyor.
TOGG'un devreye girmesiyle Türkiye'de elektrikli araç ekosistemine yönelik ilginin daha da arttığı gözlemleniyor. Özellikle hızlı şarj altyapısına yatırım yapan şirketlerin sayısında ciddi bir yükseliş var. Yurt içi ve yurt dışından çok sayıda yerli ve yabancı girişim, sektörde yer almak için Türkiye pazarına girmeye çalışıyor. Bu ilgi, ülkedeki teknolojik dönüşümün hızlanmasına katkı sağlıyor.
Çevresel etkiler açısından bakıldığında, elektrikli araçların karbon emisyonunu önemli ölçüde azalttığına dair birçok çalışma mevcut. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yayımladığı raporlara göre, elektrikli araç kullanımı, geleneksel araçlara kıyasla yüzde 50'ye varan karbon ayak izi düşüşüne yol açabiliyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımları da bu düşük karbon misyonuna destek veriyor. Uzun vadede, güneş ve rüzgar enerjisinden elde edilen elektriğin, EV şarj altyapısında kullanılabilecek olması büyük avantaj sağlayabilir.
Tüketici tarafında ise elektrikli araçlara olan ilginin özellikle son iki yılda arttığı belirtiliyor. Araştırmalar, sıfır emisyon ve daha düşük yakıt maliyetleri gibi avantajlarla kullanıcıların EV'leri tercih etme oranının yüzde 30 seviyelerine ulaştığını gösteriyor. Ancak hala şarj istasyonlarındaki yetersizlik ve menzil endişesi gibi sorunlar tüketicilerin kararlarını belirleyen kritik unsurlar arasında yer alıyor.
(Ramazan Gültaş)