
Son yapılan araştırmalar, güneş ve rüzgar enerjisindeki maliyetlerin son on yıl içinde %80 oranında düştüğünü ortaya koyuyor. Bu düşüş, özellikle gelişmekte olan ülkeler için temiz enerji teknolojilerinin daha erişilebilir olmasını sağladı. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, küresel yenilenebilir enerji kapasite artışı, fosil yakıtlardan elde edilen kapasiteyi ilk kez geride bıraktı. Uzmanlar, bu trendin önümüzdeki yıllarda ivme kazanacağına dikkat çekiyor.
Bunun yanı sıra, enerji depolama alanındaki yenilikler de dönüşümün önemli bir parçası haline geldi. Lityum iyon batarya teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının sürekliliği sağlanarak elektrik şebekelerine entegrasyonu kolaylaşıyor. Araştırmacılar ayrıca daha sürdürülebilir ve maliyet etkin batarya alternatifleri üzerinde çalışıyor. Özellikle sodyum bataryalar ve katı hal pil teknolojileri büyük umut vaat ediyor.
Uzmanlara göre, hidrojen enerjisi bu devrimin bir diğer önemli ayağını oluşturuyor. Karbonsuz bir yakıt olan yeşil hidrojen, çelik üretiminden ulaşıma kadar geniş bir yelpazede fosil yakıtların yerini alabilir. Uluslararası ölçekte birçok hükümet, hidrojen altyapısına yönelik dev yatırımlar planlamakta. Özellikle Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar "karbon nötr" hedefi doğrultusunda yeşil hidrojenin kritik bir rol oynaması bekleniyor.
Dünyanın dört bir yanında yaşanan bu hızlı dönüşüm, sadece enerji sektörünü değil, aynı zamanda ekonomiyi ve toplumları da etkileyecek türden. Analistler, çalışanların yeni alanlarda meslek edinmesine olanak sağlayacak istihdam fırsatlarının artmasını beklerken, enerji maliyetlerindeki düşüşün ekonomik büyümeyi teşvik edeceğine inanıyor.
(Ramazan Gültaş)