
Uzmanların araştırmalarında, toplumun büyük bir kısmının en büyük sorun olarak ekonomik darboğazı ve hayat pahalılığını gördüğü ortaya kondu.
ASAL Araştırma'nın 2024 yılı verileri de bu tabloyu doğruluyor. Katılımcıların %61’inden fazlası, Türkiye’nin en temel sorunu olarak yüksek yaşam maliyetlerini gösteriyor. Bu veriler, ekonomik krizle baş etmenin artık bireysel çabaların ötesine geçtiğini gösteriyor.
Ekonomik baskı arttıkça, dayanışma ve yardımlaşma örnekleri de çoğalıyor. Mahalle bazlı gıda paylaşım organizasyonlarından sosyal medya üzerinden yapılan dayanışma kampanyalarına kadar pek çok girişim hayata geçiriliyor. Yardım grupları, öğrencilere burs desteği sağlarken, bazı gönüllü topluluklar ihtiyaç sahiplerine gıda ve kıyafet desteği sunuyor.
Sivil toplum kuruluşları da bu sürecin öncülerinden biri. Halkevleri, DİSK gibi yapılar ülkenin dört bir yanında “Yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı mücadele” çağrısıyla çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bu etkinliklerde sadece maddi yardım değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık da yaratılmaya çalışılıyor.
Ekonomik sorunlara karşı mücadele artık sadece sokaklarda değil, dijital dünyada da devam ediyor. Sosyal medya üzerinden kurulan paylaşım grupları, ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırmak ve kamuoyu oluşturmak açısından önemli bir rol oynuyor. Özellikle gençler, bu dijital dayanışma kültürünün taşıyıcısı konumunda.
Hayat pahalılığı, Türkiye’de toplumsal yapıyı derinden etkileyen bir sorun haline gelmiş durumda. Ancak aynı zamanda, bu zorlayıcı süreç insanların dayanışma içinde hareket etmesine ve sosyal bağlarını güçlendirmesine de vesile oluyor. Ekonomik sıkıntılarla mücadelede sadece devlet politikaları değil, toplumun kendi içinden doğan dayanışma ruhu da hayati bir öneme sahip.
(Fatma Hatun Altıkardeş)