
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli'nin 2023 raporuna göre, dünya genelindeki ortalama sıcaklık 1850-1900 yılları arasındaki değerlere kıyasla 1.1 derece arttı. Bu artış, daha sık ve yoğun doğal afetlere yol açarken, buzulların erimesiyle deniz seviyelerinin yükselmesine de neden oluyor. Bilim insanları, bu durumun devam etmesi halinde 2100 yılına kadar deniz seviyelerinin yaklaşık bir metre kadar yükselebileceği uyarısında bulunuyor. Bu da milyonlarca insanı yerinden edebilecek ve kıyı şehirlerini felaketlere açık hale getirecek bir senaryoyu gündeme getiriyor.
İklim değişikliği sadece fiziksel çevremizi etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda ekonomi ve toplum üzerinde de ağır bir yük oluşturuyor. 2022'de Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, iklim değişikliğinin etkileri yüzünden tarım sektöründeki verimlilik dünya genelinde yüzde 15’e kadar düşebilecek. Ayrıca artan sıcaklıklar ve su kaynaklarının azalması, milyonlarca insanın gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalmasına neden olabilir.
Uzmanlar, karbon emisyonlarının azaltılması konusunda acil adımlar atılması gerektiğinin altını çiziyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, enerji tasarrufu sağlamak ve bireylerin çevre bilincini artırmak bu sürecin önemli adımları arasında sayılıyor. Türkiye gibi iklim değişikliğine duyarlı ülkelerde, sürdürülebilir tarım politikalarının benimsenmesi ve enerji yatırımlarının güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynaklara odaklanması büyük bir önem taşıyor.
Akademik çalışmaların birçoğu, geleceğe yönelik umut ışıkları da sunuyor. Örneğin, toprağın karbon depolama kapasitesini artırmayı hedefleyen tarım teknikleri veya okyanuslardaki mikroalglerin kullanımıyla karbon emisyonlarını azaltma projeleri her geçen gün daha etkin sonuçlar veriyor. Ancak bu teknolojilerin yaygınlaşması için daha fazla uluslararası işbirliğinin sağlanması şart.
(Ramazan Gültaş)