
Bilim insanlarının genetik, nörobilim ve antropoloji alanlarında gerçekleştirdiği çalışmalar, bu sorunun kökenini anlamaya odaklanıyor. Özellikle insan beyninin yapay zeka, dijital cihazlar ve sosyal medyanın getirdiği yoğun bilgi akışını işlemek üzere evrimleşme fırsatı bulamayışı, dikkat dağınıklığı, stres ve tükenmişlik hissi gibi problemlerin temelinde yatıyor.
Yapılan bir araştırma, modern yaşam tarzının insan genetiği üzerinde uzun vadeli etkilerini değerlendirdi. Araştırmada son 100 yıldaki teknolojik ilerlemenin, insan yaşam tarzı ve ihtiyaçlarına kıyasla dramatik bir şekilde hız kazandığı vurgulandı. Bunun sonucunda, örneğin karmaşık makineleri kullanmak gibi detaylı bilişsel beceriler gerektiren işleri daha kolaylaştıran bir adaptasyon gözlemlenmediği ifade ediliyor.
Aynı zamanda, genetik alanındaki veriler, günlük yaşamdaki hızlı değişimlerin bireylerin biyolojik sistemlerinde uyumsuzluk yaratabileceğini gösteriyor. Örneğin tarım devriminden sanayi devrimine geçişteki insanların yaşadığı adaptasyon sorunlarına benzer şekilde, son dönemde de oturarak çalışma alışkanlığı veya sürekli ekranlara maruz kalma gibi yeni normlarla bedenlerimizin başa çıkmakta zorlandığı belirtiliyor.
Uzmanlar bu evrimi hızlandırmanın mümkün olmadığını, ancak insanların teknolojiyi daha etkin ve bilinçli kullanarak bu uyumsuzluğu en aza indirebileceğini savunuyor. Bilim insanları ayrıca, genetikten beslenme alışkanlıklarına kadar çok yönlü bir yaklaşım benimseyerek, bireylerin sağlığına yönelik etkilerin hafifletilmesi gerektiğini söylüyor. Eğitim kurumlarının ise genç nesilleri sadece akademik bilgiyle değil, yeni dünyanın gerekliliklerine adapte olabilecek beceri setleriyle de donatması önem kazanıyor.
(Sema Yüksel Güngörmez)