
Çeşitli bilimsel çalışmalara göre, istilacı balık türlerinin ekosistemlere olan etkisi giderek daha fazla hissedilir hale geliyor. Örneğin, yapılan bir araştırma Marmara Bölgesi'ndeki tatlı su ekosistemlerinde istilacı balık türlerinden olan "İsrail sazanı" ve "Gambuzya" gibi türlerin, yerli balıkların yaşam alanlarını daraltarak besin zincirini değiştirdiğini gösterdi. Bu durum, yerli türlerin üreme ve hayatta kalma şansını büyük ölçüde azaltıyor.
Bir diğer çarpıcı bulgular ise Karadeniz havzasına özgü yerli türlerden olan kefal ve inci balığına yönelik gerçekleşen tehditler üzerine odaklanıyor. Atıkların yanı sıra istilacı türlerin kontrolsüz artışıyla bölgedeki biyoçeşitlilik hızla azalma riski taşıyor. İstanbul Üniversitesi tarafından yapılan analizlerde, son beş yıl içerisinde belirli bölgelerde istilacı türlerin oranının yüzde 30'un üzerinde artış gösterdiği tespit edildi.
İstilacı türlerin yayılma nedenleri arasında kontrolsüz insan faaliyetleri önemli bir yer tutuyor. Akvaryum ticareti ve balıkların yanlış yere salınması, bu canlıların doğal olmayan ortamlarda hızla yayılmasına zemin hazırlıyor. Öte yandan, iklim değişikliği de istilacı türlerin yeni alanlara adapte olabilmesini kolaylaştırıyor. Sıcaklık artışları ve değişen su koşulları, bazı istilacı balıklar için ideal ortamlar yaratırken, yerli türlerin yaşam koşullarını zorlaştırıyor.
Uzmanlar, istilacı balık türleriyle mücadelede çeşitli stratejilerin devreye sokulması gerektiğini vurguluyor. Bunlar arasında su altı ekosistemlerinin sürekli izlenmesi, istilacı türlerin kontrollü avlanması ve toplumun bilinçlendirilmesi gibi adımlar ön plana çıkıyor. Ayrıca yasa dışı balık salınımına karşı daha sert tedbirlerin uygulanması gerektiği ifade ediliyor.
(Sema Yüksel Güngörmez)