
Yapılan araştırmalar ve elde edilen veriler, kadına yönelik şiddetin yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Üstelik bu sorun, sadece bireyler ve aileler üzerinde değil, ülkenin sosyal, ekonomik ve hukuki yapısı üzerinde de ciddi etkiler yaratıyor.
Türkiye genelinde son beş yıl içinde yapılan istatistik çalışmaları, kadın cinayetlerinin her yıl önemli bir oranla arttığını gösteriyor. 2023 yılında Kadın Hakları Derneği tarafından yayımlanan rapora göre, ülke çapında bir ayda ortalama 25 kadın, genellikle en yakınındaki kişiler tarafından öldürülüyor. Cinayetlerin büyük çoğunluğunda ise sebebin kıskançlık, boşanma talebi ya da ayrılma isteği gibi gerekçeler olduğu dikkat çekiyor.
Uzmanlara göre bu artışın temel nedenlerinden biri, eğitim yetersizliği ve toplumsal cinsiyet kalıplarının değişmemesi. Kadınların birçok alanda özgürleşmesine karşı duyulan direnç hâlâ toplumun çeşitli kesimlerinde varlığını koruyor. Özellikle orta ve düşük gelirli ailelerde şiddet vakalarının daha sık yaşandığı tespit edilirken bu ailelerde erkeklerin geçim sıkıntısı, stres ve öfkesini genellikle kadınlara yönelttiği belirtiliyor.
Hukuki önlemler ise maalesef yeterince caydırıcı değil. Özellikle "iyi hal" ve "tahrik indirimi" gibi uygulamalar, kamuoyunda büyük tepki topluyor. Hukukçulara göre bu tür kararlar, şiddet uygulayanları cesaretlendirebiliyor ve caydırıcılığı zayıflatıyor. Ayrıca mağdurların koruma taleplerinin sıklıkla göz ardı edilmesi ya da yetersiz şekilde yerine getirilmesi de dikkati çeken bir diğer nokta.
Kadın cinayetlerindeki bu önlenemez artışa karşı başlatılan projeler ve kampanyalar da var. Sivil toplum kuruluşları, bireylerin bilinçlenmesi için sosyal medya çalışmaları ve eğitim seminerleri düzenliyor. Ancak toplumsal dönüşüm sağlanmadan bu çabaların yalnızca kısa vadeli etkiler yaratabileceği ifade ediliyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)