
Uzmanlara göre keratokonusun ana nedenleri arasında genetik yatkınlık önemli bir yer tutuyor. Özellikle ailede benzer bir hastalık öyküsü bulunan bireyler risk altında kabul ediliyor. Bununla birlikte, çevresel faktörler de bu hastalığın gelişiminde etkili olabiliyor. Alerjik reaksiyonlara bağlı olarak gözün sıkça kaşınması ya da sürtülmesi, keratokonus oluşumunu hızlandıran sebeplerden biri olarak gösteriliyor.
Yakın zamanda yapılan bir çalışma, keratokonusun genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminin sonucu olduğunu vurguladı. Araştırmaya göre, ergenlik çağında başlayan kimyasal değişimler kornea yapısını etkileyerek deformasyon riskini artırabiliyor. Ayrıca UV ışınlarına uzun süre maruz kalmanın da korneanın elastikiyetini olumsuz yönde etkilediği belirtiliyor.
Tedavi yöntemleri arasında hastalığın erken teşhis edilmesi ve ilerlemeyi durduracak müdahaleler yapılması büyük önem taşıyor. Kornea çapraz bağlama (cross-linking) yöntemiyle korneanın güçlendirilmesi ve kontakt lens tedavisiyle görme düzeltilebilirken, ilerleyen vakalarda kornea nakli gerekebiliyor.
Göz sağlığı uzmanları, bu konuda farkındalığın artırılması gerektiğini söylüyor. Bilhassa erken yaşlardan itibaren göz kontrollerinin aksatılmaması ve özellikle göz kaşıma alışkanlığından kaçınılması, hastalığın önlenmesinde kritik rol oynuyor. Toplum sağlığını koruma açısından okullarda ve gençlere yönelik bilinçlendirme kampanyalarının düzenlenmesi öneriliyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)