
Son yıllarda yapılan akademik araştırmalar ve saha çalışmaları, kültürel mirasımızın zenginliğini tekrar hatırlatıyor. Örneğin, Türkiye’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen pek çok alan, yalnızca tarihsel belgelerle değil, aynı zamanda dijital arşivlerle de korunmaya başlanmış durumda. Kapadokya’nın eşsiz kaya yapıları ya da Efes’in antik sokakları, yalnızca turistlerin ilgisini çekmekle kalmıyor; aynı zamanda farklı disiplinlerden bilim insanlarının araştırma konusu olmaya devam ediyor. Yürütülen restorasyon çalışmalarıyla beraber, dijital modelleme teknolojisi de kullanılarak bu değerlerin tahribattan korunması sağlanıyor.
Araştırma verileri de gösteriyor ki, kültürel mirası koruma projeleri yalnızca tarih bilincini desteklemekle kalmıyor, turizme de canlılık katıyor. Bu alanlarda yapılan yatırımların turist sayısında belirgin bir artışa yol açtığı belirtiliyor. Nitekim, TEMA Vakfı tarafından başlatılan doğayla uyumlu kültürel miras restorasyonu projesi, hem yerli halkın hem de çevre dostu turizm anlayışını benimseyen ziyaretçilerin ilgisini üzerinde topluyor. Ayrıca, Bursa’da gerçekleştirilen tarihi hanların restorasyon projeleri ya da Anadolu’da bulunan antik tiyatroların sahne etkinlikleriyle yeniden canlandırılması gibi uygulamalar da geniş yankı buluyor.
Kültürel miras yönetiminin yalnızca koruma odaklı olmadığını, aynı zamanda halkın bu değerlere dahil edilmesiyle güçlendiğini söylemek mümkün. Yerel halkla yapılan iş birlikleri sayesinde hem ekonomik kalkınmaya hem de kültür bilincinin artırılmasına katkı sağlanıyor. Gönüllü programları, genç nesillerin bu projelere dahil edilmesini sağlarken uluslararası üniversitelerin desteğiyle bilgi paylaşımı hızla yayılıyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)