
Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) tarafından geçtiğimiz yıl hazırlanan bir rapora göre, küresel sıcaklık ortalamaları sanayi devrimi öncesine kıyasla 1,1 derece artmış durumda. Bu artış, deniz seviyelerinin yükselmesine ve yağış rejimlerinin değişmesine yol açıyor. Özellikle kıyı metropolleri, yükselen sular karşısında giderek savunmasız hale geliyor. Örneğin, Hollanda’nın Rotterdam şehri veya ABD’nin New York City metropolü gibi bölgelerde yapılan incelemeler, deniz seviyesindeki bir metreye varabilecek yükselişin şehirleri felç edebileceğini ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, sadece kıyı şehirleri değil; iç bölgelerde yer alan metropoller de sıcak hava dalgaları ve kuraklık gibi problemlerle boğuşuyor. Örneğin, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 2022 yılında yaşanan aşırı sıcak hava dalgalarının şehir ekonomisine yüz milyonlarca dolar zarar verdiği tahmin ediliyor. Sağlık sektöründeki yük ise bu kayıpları daha da ağırlaştırıyor. Artan hava sıcaklıkları, özellikle yaşlı nüfus için ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.
Bilim insanları ayrıca altyapılardaki yetersizliklerin baskıyı artırdığı konusunda da uyarıyor. Aşırı yağışların neden olduğu seller, özellikle kanalizasyon sistemi gibi altyapısı eskimiş şehirlerde ciddi hasarlara yol açıyor. Bu durum hem kent sakinlerinin yaşam kalitesini düşürüyor hem de belediyeler üzerinde ağır mali yükler yaratıyor.
Soruna çözüm konusunda ise uzmanlar enerji tüketimini azaltan yeşil teknolojilere geçişin ve şehir planlamasında sürdürülebilir mimarilerin benimsenmesinin önemine dikkat çekiyor. Örneğin, binaların enerji verimli tasarlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, şehirlerin gelecekteki olası felaketlere karşı daha dirençli hale gelmesini sağlayabilir. Bunun yanında, ağaçlandırma projeleri ve su yönetimi sistemlerinin güçlendirilmesi de kentlerin uzun vadeli adaptasyon politikalarında kritik bir rol oynayabilir.
(Özkan Güngörmez)