
Su altı tarımı, deniz balıkları, kabuklu deniz canlıları ve alglerin kontrollü ortamda yetiştirilmesini kapsıyor. Bu sistem, sadece gıda sektörü için değil, aynı zamanda çevresel ve ekonomik açılardan da birçok fayda sunuyor. Deniz üzerindeki kirlilik ve aşırı avlanma gibi problemlerle savaşırken, hem kaynakların korunmasını sağlıyor hem de sürekli artan üretim kapasitesiyle insanlığın protein ihtiyacını karşılamaya katkıda bulunuyor.
Uzmanların yaptığı çalışmalara göre, okyanuslarda yapılan su altı tarımı kara tabanlı tarıma kıyasla çok daha az alana ihtiyaç duyuyor ve karbon salınımı çok düşük seviyelerde gerçekleşiyor. Örnek vermek gerekirse, algler sadece sağlıklı bir gıda kaynağı olmakla kalmıyor, aynı zamanda çevre temizliği işlevi de görüyor. Fotosentez yoluyla karbonu hapsediyor ve deniz suyunun oksijen oranını artırarak diğer canlıların yaşamına destek sunuyor.
Türkiye, sahip olduğu uzun kıyı şeridiyle su altı tarımında önemli bir potansiyel barındırıyor. Ege ve Akdeniz kıyılarında çeşitli balık türleri ve midyelerin yetiştirildiği projeler son yıllarda hız kazandı. Karides yetiştiriciliği gibi uluslararası ölçekte rekabet gücü kazandırabilecek girişimler de gündemde. Yetkililer, kontrollü üretim alanlarının artırılması ve teknolojik altyapıya yapılacak yatırımlarla Türkiye’nin bu alanda güçlü bir oyuncu haline gelebileceğine inanıyor.
Diğer taraftan su altı tarımının yaygınlaşması bazı eleştirileri de beraberinde getiriyor. Yoğun nüfuslu alanlarda kurulan tesislerin yerel ekosistemlere zarar verebileceği konusunda kaygılar bulunuyor. Uzmanlar, bu türden risklerin etkili bir denetim sistemiyle minimize edilebileceğini vurguluyor. Ayrıca bilgiye dayalı üretim yöntemlerinin uygulanmasıyla birlikte çevresel etkilerin sürekli olarak takip edilmesi gerekiyor.
(Ramazan Gültaş)