
Uzmanlar, arı popülasyonundaki azalmaların başlıca nedenlerini dört ana başlıkta topluyor: pestisid kullanımı, habitat kaybı, iklim değişikliği ve zararlı varroa akarları. Özellikle tarım ilaçlarında kullanılan neonikotinoid kimyasallarının, arıların sinir sistemlerini doğrudan etkileyerek onların yön bulma becerilerini kaybetmelerine sebep olduğu vurgulanıyor. Birçok arının yuvalarına dönememesi veya zehirlenmesi neticesinde koloniler çökmeye başladığında, zincirleme bir doğal felaket ortaya çıkıyor.
Modern tarım uygulamaları ve kentleşmenin de arıların doğal yaşam alanlarını yok ettiği belirtiliyor. Çeşitliliği azalmış bitki örtüsü ve monokültür tarım, arıların besin kaynaklarını kısıtlayarak popülasyonu olumsuz etkiliyor. Diğer yandan iklim değişikliği de çiçeklenme döngülerini bozarak arılar ile bitkiler arasındaki dengeyi sarsıyor. Bilim insanları, iklim krizinin yaygınlaşan etkilerinin özellikle kutup ve ılıman bölgelerdeki yerel böcek popülasyonlarında geri dönülmez kayıplara neden olabileceğine dikkat çekiyor.
Ekosistemdeki bu küçümsenmeyen değişim sadece çevresel değil, ekonomik açıdan da büyük riskler içeriyor. Zira Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre dünya genelindeki gıda ürünlerinin yaklaşık yüzde 75’i, arılar sayesinde tozlaşma yoluyla üretiliyor. Fındık, elma, çilek ve kivi gibi pek çok meyve türünün yanı sıra bal üretiminde de büyük bir darbe alınmış durumda. Öyle ki Humboldt Üniversitesi tarafından yakın zamanda yayımlanan bir çalışmada, arıların tozlaşma faaliyetlerindeki azalma nedeniyle yıllık tarımda milyar dolarlık kayıplardan söz ediliyor.
(Ayşe Candan)