Türkiye’de çocukluk çağı kanserlerinde erken teşhis, gelişmiş tedavi yöntemleri ve uzmanlaşmış sağlık merkezleri sayesinde tedavi başarısı %70’in üzerine çıktı. Uzmanlar, gelişmiş tıbbi imkanlar ve destekleyici bakım hizmetlerinin bu oranı daha da artırabileceğini belirtiyor.
Çocukluk çağı kanserleri, dünya genelinde 15 yaş altındaki çocuklarda en sık görülen ölüm nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Ancak, Türkiye’de son yıllarda sağlık altyapısına yapılan yatırımlar sayesinde erken teşhis ve tedavi oranları önemli ölçüde arttı.
Türk Pediatrik Onkoloji Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 3.500-4.000 çocuk kansere yakalanıyor. En yaygın görülen kanser türleri ise lösemi, beyin tümörleri, lenfoma ve nöroblastom olarak sıralanıyor. Erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımla uygulanan tedaviler sayesinde, bu hastalıkların büyük bir kısmı başarıyla tedavi edilebiliyor.
Türkiye’de çocukluk çağı kanserleriyle mücadelede kullanılan en güncel tedavi yöntemleri arasında kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi, hedefe yönelik tedaviler ve kök hücre nakli bulunuyor. Bu yöntemler sayesinde hastaların hayatta kalma oranı dünya standartlarını yakalamış durumda.
Özellikle lösemi gibi kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan kök hücre nakli, Türkiye’de başarıyla uygulanan yöntemlerden biri. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) sayesinde, uygun donör bulunma süreci hızlandırılarak kök hücre nakillerinin başarısı artırıldı.
Hematoloji uzmanları, kök hücre tedavisinin önemini vurgulayarak, “Türkiye’de kök hücre bağışı bilinci giderek artıyor. TÜRKÖK’ün çalışmaları sayesinde binlerce çocuğa yaşam şansı sunuldu,” diyor.
Çocukluk çağı kanserlerinde tıbbi tedavinin yanı sıra, psikososyal destek de büyük önem taşıyor. Kanser tedavisi gören çocuklar ve aileleri için birçok hastanede psikolojik danışmanlık, sosyal destek programları ve rehabilitasyon hizmetleri sunuluyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, gelişmiş ülkelerde çocukluk çağı kanserlerinde sağ kalım oranı %80’in üzerine çıkarken, düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oran %30-40 seviyelerinde kalıyor. Türkiye ise sağlık alanındaki gelişmeler sayesinde bu oranı %70’in üzerine çıkararak gelişmiş ülkelerle aynı seviyeye ulaşmayı başardı.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, önümüzdeki yıllarda bu oranı daha da artırmayı hedeflediklerini belirtiyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)