
Krizin başlangıç noktası olarak, karşılıklı uçuş sayılarındaki sınırlamaların artırılması talebi öne çıkıyor. Hindistan, Türk Hava Yollarının uçuşlarına yönelik ek frekans taleplerini olumlu karşılamazken, Türkiye de Hintli taşıyıcıların İstanbul’a olan erişimini belirli miktarda kısıtladı. Bu durum her iki ülkedeki turist akışını, iş bağlantılarını ve havacılık sektörünü zora soktu. Örneğin, Türkiye ve Hindistan arasındaki serbest ticaret anlaşması görüşmeleri sürerken, havacılık sektöründeki bu kriz işbirliğini daha karmaşık bir hale getirdi.
Uluslararası havacılık standartlarına göre her iki ülkenin de müzakere masasına dönmesi gerektiği ifade ediliyor. Havacılık uzmanlarından alınan bilgilere göre, sorun tarifeli uçuşların dengeli dağılımından çok daha fazlasını içeriyor. Hindistan’dan yapılan açıklamalarda, Türk hava yollarının rekabeti zorlaştıracak şekilde pazar payını artırmaya çalıştığına dair endişeler belirtiliyor. Türkiye ise söz konusu durumun, özellikle Airbus ve Boeing siparişlerinde yaşanan gecikmelerden kaynaklandığını ifade ediyor.
Ekonomik boyutta iki ülkenin karşılıklı turist hareketliliği de büyük ölçüde etkilendi. 2022 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Hint turistlerin sayısı yaklaşık yüzde 25 artarak rekor seviyelere ulaşmıştı. Ancak 2023’te benzer artışların gerçekleşememesi, havacılık krizinin turizm etkilerini gözler önüne seriyor. Öte yandan Hindistan’ın İstanbul üzerinden gerçekleşen transit uçuşlara yaptığı dolaylı hamleler de, Türkiye için önemli bir gelir kaynağını riske atıyor.
Diplomatik olarak, bu kriz iki ülke arasındaki diğer işbirliklerini de test eden bir duruma dönüştü. Hem İstanbul hem de Delhi yönetimleri, çözüm arayışına yönelik açıklamalar yapsa da somut bir ilerleme mevcut değil. Uzmanlara göre bu durumun sürmesi halinde uluslararası havacılık otoritelerinin araya girmesi gerekebilir.
(Ramazan Gültaş)