
Uzmanların değerlendirmelerine göre, karbon vergileri birçok ülke için çift yönlü bir fırsat yaratıyor. Bir taraftan çevreye verilen zararı azaltırken diğer taraftan kamu bütçelerini destekleyebileceği ifade ediliyor. Avrupa Birliği, bu konuda liderlik yaparak 2030 yılına kadar karbon nötr bir ekonomi hedefliyor. Birçok AB üyesi ülke, sınırda karbon düzenlemesi ve emisyon ticaret sistemlerini geliştirmiş durumda. Türkiye, Paris İklim Anlaşması'na taraf olmasının ardından bu bağlamda yeni politikalar oluşturmayı gündemine aldı. Türkiye’nin yakın gelecekte karbon vergisini uygulamaya koyacağı söylentileri ekonomik çevrelerde tartışılmaya devam ediyor.
Karbon vergilerinin olası etkilerini ele alırken, bazı sektörlerin daha fazla maliyet baskısı altına gireceğini görmek mümkün. Örneğin enerji ve sanayi gibi emisyon yoğun sektörler, hem rekabetçiliklerini sürdürmek hem de emisyon azaltım hedeflerine ulaşmak için daha yenilikçi çözümler geliştirmek zorunda kalabilirler. Ancak bu dönüşüm sürecinin iş gücü piyasasında da değişim yaratması bekleniyor. Araştırmalara göre, yeşil enerji ve teknoloji odaklı sektörlerde istihdam artışı görülebilirken, fosil yakıt sektörlerinde çalışanlar arasında iş kayıpları yaşanabilir.
Diğer yandan tüketiciler üzerindeki etkiler de göz ardı edilmemeli. Uzmanlar, karbon vergilerinin elektrik ve ulaşım gibi temel hizmetlerin fiyatlarını artırabileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Ancak bu durumun, hane halkını enerji tasarrufuna yönlendirebileceği ve yenilenebilir enerji ürünlerine yönelik talebi artırabileceği belirtiliyor. Araştırma kuruluşu IRENA’nın raporuna göre, doğru planlama ve teşvik mekanizmalarıyla karbon vergileri, ekonomilerde düşük gelirli kesimlerin korunmasını sağlayacak şekilde uygulanabilir.
(Dilvin Altıkardeş)