SON DAKİKA
Hava Durumu

AYARCI İLE FELAKETÇİ BUNLAR DA GAZETECİ!

Yazının Giriş Tarihi: 05.01.2021 20:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.01.2021 20:01

         İki üç gündür çekirdek çitleyerek Ertuğrul Özkök Vs. Abdülkadir Selvi münazarasını okuyorum. Özkök ayar vermeye çalıştı önce. Selvi ise “Sen kim oluyorsun da bana ayar vermeye kalkıyorsun!” demedi ama bunu kendine yakışır biçimde kibarca “Ertuğrul Bey, önerilerinize ve tavsiyelerinize her zaman açığım. Ancak üstenci bir dille ayar verilmeye kalkışılmasından hoşlanmam. Lütfen o çizgiyi aşmayın.” diye dile getirdi.

Tartışma Kemal yüzünden çıktı elbet. Ertuğrul pek bir sevdiği Kemal’i kollamaya kalkışarak aba altından sopa gösterince başladı her şey. Tecrübeli politikacı ve gazeteci Selvi bunu ustaca cevaplayıp “Ağır atın çiftesi pek olur.” misali tokadı yapıştırdı. Halktan da büyük tepki geldi elbet. Ertuğrul’a veryansın etti herkes. (Patronlardan bir şey geldi mi bilmem.) Bunun üzerine Ertuğrul son yazısında müstehzi bir tavırla şunu yazdı;

“SEVGİLİ köşe komşum Abdulkadir Selvi dün bana güzel bir hiza vermiş: Diyor ki “Haddini aşma”... Mesajı aldım... Söz... Bundan böyle aşmayacağım... Çünkü sevgili arkadaşım... Sen ki arkanda koskoca bir halk... Ben ki köşemde yapayalnız... Sen ki halktan tam yetkiyi almışsın... Ben ki elinde kendi ehliyeti bile olmayan... Sen ki arkanda bir izdiham, dayanmışsın köşemin kapısına... Ben ki “evde tek başına”... Kazanamam bu savaşı... Kimse “halkın karşısında” duramaz... Tartışmayı kesiyorum, tartışmayı kesiyorum, yediğim bu meydan dayağı ile kamu meydanından çekilip süklüm püklüm köşeme sığınıyorum... Ve bildiğim, o mütevazı, nazik, beyefendi Abdulkadir Selvi’yi beklemeye başlıyorum.”

Burada hem “Tamam sen haklı ol, büyüklük bende kalsın.” gibi bir mesaj vermeye çalışıyor hem de “Beni yalnız bıraktınız!” diyerek okurlarına (ne kadar varsa artık.) ama daha da çok Kemal’e mesaj verme kaygısına düşüyordu.

Ama yine de saldırmayı ihmal etmedi. “KÖŞEME ÇEKİLİRKEN KÜÇÜK BİR GÖZLEM” ara başlığıyla şunları yazdı;

“SEVGİLİ Abdulkadir... Yaşadığım tecrübelere dayanarak, köşe yazarlarını tuzağa düşürmek için pusuda bekleyen azmanlaşmış bir ego tehlikesine dikkati çekmek istemiştim... Demek ki derdimi biraz olsun anlatabilmişim... Bak, ilk yazında, Kılıçdaroğlu’na karşı “halktan aldığın yetkiyle üst perdeden” hiza verirken... Dünkü yazında tevazu çıtasını biraz yükseltip, daha alt perdeden konuşmuş ve kendini “Halk adına soru sorma” çizgisine indirmişsin... Bu bile iyi... Senin için küçük.. Ama mesleğimiz için büyük bir adım...”

Ukalalığın daniskası yani.

Bu hafif bir atışma. Aynı gazetenin iki köşe yazarı kapışıyor. Abdülkadir Selvi’nin amacı dik duruşunu sergilemek ve kibarca, “Bana bulaşma!” demek. Bunu anlıyoruz. Ne var ki Ertuğrul’un amacı ne bunu bilemiyoruz. Kovulup tazminat almak istediğini düşünelim. Bu yanlış bir seçim olabilir. Çünkü patron bunu alıp redaktör yapar ya da başka bir göreve getirip köşe yazdırmaz ama işten de atmazsa bu hayal olur.

Bu Ertuğrul’un başka bir hesabı var.

Diğer yandan Can Ataklı ortaya çıkıyor ve kıvırma payı olduğunu düşündüğü bir açıklama yaparak Sayın Başkanımızı devirmenin yollarını sıralıyor. Bu yollar arasında darbe zayıf bir ihtimal olarak belirtilirken dikkatler orman yangını, deprem, salgın gibi doğal felaketlere çekiliyor. Ataklı’ya göre bu felaketler “çok ölümlü” olmalıymış. Ayrıca “Büyük bir halk ayaklanması” gerektiği savunuluyor. Yani bir felaket yaratılıp büyük bir halk ayaklanması çıkartılmasını tavsiye ediyor…

Sonrada kıvırdı Can. Bilinen klasiklerden olan “Montaj” lafını kullandı. Kimse yemedi tabii…

İzleyici sıkıntısı çeken Nevşin bir yandan saldırıyor…

Arada CHP milletvekili Fikri Sağlar ve eski asker İlker Başbuğ’un ima ve tehditleri…

Elbirliğiyle bir plan kuruluyor.

Bunlara Enfâl Suresi - 30 . Ayet’i okumalarını tavsiye ederek yazıyı bağlayalım…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.