SON DAKİKA
Hava Durumu

Doğal tarım hayattır, modern tarım zayiat!

Büşra ZORCİ Eğitim-Bir-Sen Bursa İl Başkanlığı’nda modern tarımın top

Haber Giriş Tarihi: 15.06.2019 19:25
Haber Güncellenme Tarihi: 15.06.2019 20:25
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Doğal tarım hayattır, modern tarım zayiat!
Büşra ZORCİ

Eğitim-Bir-Sen Bursa İl Başkanlığı’nda modern tarımın toprağa verdiği zarar ve doğal tarımın önemi konuşuldu. Üreticilerin ilgi gösterdiği programda konuşmacı olan Mehmet Tülüce; “Modern tarımın sonucu olan tarım ilaçları hem toprağı hem mahsulü hem de insanı zehirler dolayısıyla doğal tarım yöntemiyle yetiştirilen ürünler insan sağlığı için oldukça önemlidir” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Bursa İl Başkanlığı’nda doğal tarımla ilgilenen üreticileri bir araya getiren programda, doğal tarım ile organik tarımın birbirine karıştırıldığını ancak ikisinin farklı şeyler olduğunu ifade eden Mehmet Tülüce; “Doğal tarım; insan müdahalesi olmadan yapılan tarımdır. Organik tarım ise başka bir yerde bulunan organik maddeyi alıp başka yere taşımak suretiyle yapılır. Organik tarım dolayısıyla emek yoğun ve maliyetli bir iştir. Doğal tarımda ise insan çabası minimumdur. Doğal tarımda yapılan iki iş vardır; tohum ekmek ve hasadı biçmek. Doğal tarımda araziyi sürmek, budama yapmak, organik gübre de dâhil olmak üzere toprağı gübrelemek ve ilaçlama (zehirleme) yapmak yok yoktur. Gübre kısmında ancak mahsul alındığı kadar gübre eklenebilir yani bir dönümden 500 kilo buğday alındıysa bu eksikliği doldurmak amacıyla bir o kadar gübre eklenebilir. Fakat bahçe ve ağaç dipleri gübreleme yapmayı gerektirmez.” şeklinde konuştu.

“TARIM İLAÇLARI İLAÇ DEĞİL ZEHİRDİR”
Tarım ilaçlarına şiddetle karşı olduğunu belirterek bu ilaçların aslında birer zehir olduğunu vurgulayan Tülüce şöyle devam etti; “Doğal tarımda ilaçlama yani zehirleme yapmak yoktur. Bizim artık bu işleme ilaçlama değil zehirleme dememizin sebebi; ilaç denilince insanlar tedavi edici bir uygulama sanıyorlar ve kullanılması gerektiğine inanıyorlar hâlbuki öyle değil. Bu ilaçlar hem toprağı hem bizi öldürüyor. Bu zehir toprağa, ekine karıştığı zaman oradan artık kaybolmuyor ve mahsulle birlikte bizim sofralarımıza gelerek insan sağlığını da ciddi anlamda tehdit ediyor. Peki, toprağı neden sürmemeliyiz? Doğal tarımın dört temel kuralından biridir toprağı sürmemek çünkü toprağı sürerek toprak altındaki canlıları öldürüyoruz. Solucanlar, çeşitli böcekler, mantarlar… Tümünün yaşam alanının yerle bir olmasına sebep oluyoruz. Oysa toprak altındaki bu canlıların her birinin önemli ve tarıma yararlı görevleri vardır. Örneğin bir dönüm arazinin altında yaşayan 500 kilo solucan, bir o kadar da mantar, kırkayak ve diğer böcekleri düşündüğümüzde 1 ton civarı canlı yaşıyor demektir. Bir yaprak toprağa düştüğü zaman öncelikle bakteriler ve mantarlar aracılığıyla bu yaprak yumuşatılır ardından solucanlar ve kırkayaklar bu yumuşak yaprağı alır yerler. Solucan bu yaprağı alıp yerken bir miktar toprak da alır yer ve kompoze gübre yapar yani en kaliteli gübreyi. Solucan gübresi oldukça meşhurdur zaten. Yani aslında toprağın altında bir gübre fabrikası var, bu solucanlar yerin altında bizim için çalışıyorlar ama biz ne yapıyoruz toprağı sürerek onların yaşam alanını yok ediyoruz. Solucanların tek işlevi gübre yapmak da değildir sürekli hareket halinde tüneller açarak bir dönümde 25 ton toprağı işlerler, havalandırırlar. Bahçelerde toprağı sürmek ise külliyen zarardır ağaçların beslenmelerini sağlayan tüm kılcal damarlarını parçalıyoruz. Öte yandan toprağı sürmek için gerekli bir traktör 2-3 ton ağırlığında, biçerdöver 8 ton ağırlığında, bu ağırlık toprağı ezdiğinde toprak taş gibi oluyor ve hava alamıyor. Dolayısıyla toprağı sürmemeliyiz.”

“KİMYASAL GÜBRE EKOSİSTEMİ ÖLDÜRÜYOR”
Kimyasal gübrelerin ekolojik sisteme verdiği zarara değinen Mehmet Tülüce; “Kimyasal gübre de kesinlikle kullanılmamalıdır. Bu gübrelerin yaklaşık yüzde 70’i asittir. Yani onu toprağa attığınız zaman topraktaki bütün canlıları yakmak suretiyle öldürüyor. Yalnızca toprak altındaki canlıları da değil örneğin keçiler topak şeklinde kalmış gübreleri yiyecek sanıp yedikleri an ölüyorlar keza kuşlar da öyle. Gübrenin de zehirden farkı yoktur aslında. Kimyasal gübreden yetişmiş bir mahsulün ekosisteme ve ekonomiye zararı oldukça büyük ancak insan sağlığını büyük ölçüde etkilediği söylenemez. İnsan sağlığının asıl düşmanı zehir dediğimiz tarım ilaçlarıdır. Bu zehirlerle yetiştirilen meyve ve sebzeler özellikle kanser vakalarını arttırdı.” ifadelerini kullandı.

“BEYAZ SİNEK KOMPLO TEORİSİ”
Modern tarımın bozduğu Çukurova topraklarında insanların toprağın bozulmasını çeşitli komplo teorileriyle açıkladıklarını anlatan Tülüce; “Çukurova’da eskiden doğal tarım yapılırdı, tohumlar ekilir sonra yaylaya çıkılırdı. Pamuk ne zaman açarsa toplanmaya gidilirdi. Ekstra bir sulama, gübreleme ya da zehirleme işlemi yapılmadı. Önce su geldi, sonra gübreleme ve ardından zehirleme işlemleri yaygınlaştı. Bu işlemler ilk etapta verimi oldukça arttırsa da uzun vadede büyük zararlar verdi. Toprak organik yapısını kaybetti ve verim düştü. Bunun sorumlusu olarak da Yunanlıların Çukurova bölgesine bıraktığı iddia edilen beyaz sinekler görüldü. Bu bir komplo teorisidir aslında pamuğun veriminin düşmesinin sebebi Yunanlılar ya da beyaz sinek değil ekolojik sistemin insan eliyle çökertilmesidir. Toprakta zehir kullanıldığı zaman insan dahil tüm canlıların ölümüne sebep olunuyor. Yanlış hükumet politikalarının tarımı bitirdiğini savunan siyasetçiler var oysa tarımı bitiren modern tarım yöntemleri ve sistemleridir.” dedi.

DOĞAL TARIM ZARAR ETTİRMEZ
Yaygın inanışın aksine maliyet ve kar oranlarına bakıldığında doğal tarımın modern tarımdan daha az kazandırmadığını, aksine sağlık anlamında doğal tarımın daha önemli olduğunun altını çizen Tülüce sözlerini şöyle sonlandırdı; “Verim nedir diye bakacak olursak, iktisatta verim; bir malın girdisiyle çıktısı arasındaki farktır. Şöyle örnekleyebiliriz; 1970 öncesi usulde bir dönümden mevsim iyi giderse 300-350 kilo buğday alınırdı ve gübreleme, ilaçlama ya da aşırı bir şekilde tarla sürme uygulamaları yoktu. Ancak daha sonra Meksika buğdayı gibi farklı buğdaylar geldi, o sırada traktörler de yoğun bir şekilde çalışmaya başladı derken gübre ve ilaçlama. İlk etapta buğday verimi fazlaca artsa da bugün aynı topraktan 400 kilo buğday alınıyor fakat masraf iki katına çıkmış durumda dolayısıyla net hasılat eskiye göre düşüş yaşadı. Modern tarımda masraf had safhada olduğundan alınan mahsul masrafını karşılayamıyor. Dolayısıyla doğal tarımla masrafları minimuma indirerek elde edilen mahsul ile kar etmek modern tarımdan kat be kat daha iyidir.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.