SON DAKİKA
Hava Durumu

Çankaya kabusu

Yazının Giriş Tarihi: 25.01.2023 20:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.01.2023 20:41

14 Mayıs önemlidir. Çünkü despot bir idarenin halk iradesiyle alaşağı edildiği gündür. O despot idare 1923’ten itibaren halk iradesini gasp etmiş bir yağma ve talan yönetimi kurmuştur. Halka rehine muamelesi yapmıştır. SSCB’nin işgal tehdidine karşı sığındığı Amerika’nın çok partili yönetim sistemi istemesinden dolayı, partilerin kurulmasına ve çok partili seçimlere çaresizliğinden evet demiştir.


Tek parti idaresi kelimenin bütün anlamı ile despot bir idaredir. Devlet zoruyla halk değiştirilmeye çalışılmıştır. Bunun için sayısız zulümler yapılmıştır. Ancak “Takriri Sükun” kanunu ile muhalif olan ve muhalif olma ihtimali olan bütün gazeteler kapatıldığı için, basın bütünüyle bir parti yayın organı durumuna getirildiği için o despot idarenin zulümleri basında yer almamıştır.


Tek parti idaresi tümüyle keyfi bir idare olmuştur. Çıkardığı anayasalara ve ilgili kanunlara asla sadık kalmamıştır. TBMM atanmışlardan oluşan bir memurlar heyetine dönmüştür. Bu yüzden TBMM üyeleri halkın temsilcileri değil, kendilerini tayin eden parti şefinin temsilcileri olmuştur. Tuhaf olan şudur ki bugün bile TBMM üyeleri o parti şeflerine sadık kalmaya yemin etmektedirler.


Türk halkı bu dönemde köy ve şehir meydanlarında jandarma dayağı ile sindirilmeye çalışılmıştır. İtiraz edenler bir daha evlerine geri dönememiştir. Tek parti idaresi tarafından katledilenlerin pek çoğunun mezarı bile gizlenmiştir. Katledilenlerin cenazesini ailesine teslim etmemek, bilinmeyen bir yere gömerek mezarını ailesinden saklamak bir tek parti/CHP geleneği olmuştur.


Bu despot idarenin önemli sembolleri, bazıları çıplak olan heykeller ve Çankaya Sarayı olmuştur. Binlerce yıllık tarihinde Türk halkı, hiçbir mihnet zamanında böyle sembollere maruz kalmamıştır. Halk, Sarıkamış felaketinden sonra en büyük dramı bu zamanda yaşamıştır. Açlığını, süpürge tohumları ile giderirken, parti yönetimi Çankaya’dan başlayarak il ve ilçe idarelerine varıncaya kadar tam bir saltanat hayatına boğulmuştur.


SSCB tehdidi, ABD güdümü ile başlayan çok partili seçimlerde, Adnan Menderes büyük bir halk desteği ile 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanarak işte bu despot idareyi yıkmıştır. Çekingen, ürkek, kararsız tutumuna rağmen halk onu bağrına basmıştır. 


Menderes’in “Yeter söz milletindir” çıkışı, halkın 27 yıl kan kusturularak bastırılan feryadının karşılığı olmuştur. Bütün şehirler, mahalleler, köyler, sokaklar bu feryat ile yankılanmıştır. Yeter söz milletindir feryadının tekrarlanması, Çankaya Kabusunun yenilmesi ihtimaline karşı bir tepkidir.


Bu dönemde Türk halkı için Çankaya Sarayı bir kabus olmuştur. Oradan çıkan her karar ile halk yaralanmış, zulüm görmüştür. Menderes ve arkadaşları halk için Çankaya kabusunun taşıdığı anlamı asla kavramamıştır. Orada oturan paşa yerine bir sivilin gelmesiyle kabusun biteceğini beklemiştir. Oysa Çankaya despot idarenin korku ve karanlık bir dönemin merkezi olmasından dolayı geçmişinden arındırılmalıydı.


Menderes döneminde (1950-1960) halk, yetersiz de olsa özgür, rahat bir nefes almıştır. Ancak Menderes kendisine bağlanan umutları heder etmiştir. Her şeyden 27 yıllık karanlık, kanlı, zalim istibdadın hesabını soramamıştır. Mustafa Muğlalı’dan Van’da kurşuna dizilen köylülerin hesabı sorulmuştur ama aynı Muğlalı’nın başkanlık ettiği Menemen Sıkıyönetim mahkemesi eliyle işlenen cürümlerin hesabı sorulmamıştır.


Paraların üzerine basılı olan CHP’nin ikinci genel başkanı İsmet Paşa’nın fotoğrafını çıkarıp birinci genel başkanı Kemal Paşa’nın fotoğrafını yeniden basmak gibi, on iki yılda bitirilememiş olan Anıtkabir’i tamamlamakla övünmek gibi işlerle uğraşmıştır. Menderes çıkardığı 5816 sayılı yasa ile Türkiye’de düşünce özgürlüğünü yok etmiştir. Kendisinden sonra bile devam edecek olan yeni bir zulüm dönemine yasal bir bahane icat etmiştir. Menderes, çekingen, kararsız, ürkek tutumunun karşılığını hiç yoktan darağacında katledilerek ödemiştir.

Erdoğan, Çankaya sarayında oturmayarak o kabusun zulüm mirasına ortak olmamıştır. Ancak o kabusu karanlık geçmişinden arındıracak bir adım atmamıştır. Hazine parası ile alınan, sonradan Parti malı sayılan, daha sonra yeniden hazineye satılan bu Çankaya Sarayının satış işlemleri bile maalesef mahkeme konusu yapılmamıştır. Yağma ve talandan oluşan bu geçmişin sahipleri, kendilerinden hesap sorulmamış olmasından dolayı geçmişlerini temizlenmiş saymaktadırlar.
Şimdi Erdoğan’a rakip olmaya heveslenenler, yeniden Çankaya kabusunu başlatmayı siyasi bir vaat olarak tekrarlayarak halkın özgürlük ve huzuru için orayı yeniden bir tehdit merkezi yapmaya yeminlidirler. Hiç olmazsa Erdoğan bundan sonraki dönem için bir adım atabilir. 14 Mayıs seçimlerini kazanması halinde, Çankaya Sarayının satış işlemini dava konusu ederek, orayı bir okul ya da halka açık sosyal tesis durumuna getirerek o kabusun ebediyen dağılmasını sağlayabilir. Böylece milletin sözünün üzerine söz olmayacağının gereğini yapmış olur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.