Depremzedeye yardıma giden vatandaşı karton bardaktaki çorbaya 70 lira alarak “söğüşlemek!” gibi bir hayasızlık oldu. Bazıları bu minvalde fiyatlar uygulayarak ceplerini doldurmaya çalıştı. 85 liralık battaniyeye 750 lira istediler… Örnekler çoğaltılabilir. 
Şerefsizlerin sayısı önemli değil ama neyse ki azınlıkta bunlar. 
Azınlıkta olmaları var oldukları gerçeğini değiştirmiyor tabii ki. Bunlar var ve cezalandırılmaları gerekiyor. Velev ki kanuni bir şey bu fahiş fiyat ama memleket halkının vicdanını düşünerek yine de cezalandırılmalı bu şereften mahrum mahlukat…
Ticaret Bakanlığı, deprem bölgelerine yardım götüren ya da deprem bölgesinden yola çıkan vatandaşlara fahiş fiyatla çorba satan Adana'daki bir yol üzeri dinlenme tesisine, 1 milyon 860 bin lira idari para cezası kesmiş.
İyi etmiş, hoş etmiş ama çevremden gördüğüm ve kendi hissiyatım bu vatandaşı tatmin etmedi.
Nedenini şöyle izah edeyim;
Corona sırasında maske cezası dendi, kimse ödemedi…
Sonra affedildi…
Herkes böyle olacağını biliyordu…
Trafik cezası veriliyor, yollarda trafiği tehlikeye sokanlara, insan hayatını hiçe sayanlara cezalar kesiliyor…
Nihayetinde affedildi…
Fahiş fiyat uygulayan marketlere büyük cezalar kesildi…
Avukatları iyi olan bu cezaları iptal ettirdi.
İptal ettiremeyen ürünlerine zam yapıp bu cezaları çıkardı zaten…
Ceza kesildi haberi vatandaşı tatmin etmiyor.
Bunu duyan ya “Ödemezler…” diyor ya da “Kesilse ne olacak affa uğrar…” görüşünde.
Ceza kesilsin ancak vatandaş bu cezanın gayri kabili rücu olarak tahsil edildiğini görsün. 
Bu da bir şekilde ispatlansın.
İspatlanıp teşhir edilmediği sürece bu “ceza kesildi” lafı havada kalacaktır. 
İnandırıcılığı yoktur…
Maalesef durum bu.
Yıkılan binaların sorumluları ile ilgili de verilen cezaların infaz edildiği de sarih bir biçimde ilan edilmeli, halkın bunu görmesi sağlanmalıdır.
Cezayı kesmekle iş bitmiyor…
İnfaz edildiği ispatlanarak ifşa edilmeli.
Yoksa müphem durum milletin vicdanındaki yarayı saramayacaktır.