SON DAKİKA
Hava Durumu

Çocuğunuz okulda başarısız mı?

Yazının Giriş Tarihi: 27.11.2022 20:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.11.2022 20:17

2022- 2023 eğitim öğretim yılı ilk tatilini geride bıraktık, çocuklar okullarına döndü, dersler yeniden başladı. Okullar açıldığında yaşanan alışma sorunu, uyumsuzluk günleri de geride kaldı, en azından öyle olmasını aileler de eğitimciler de umut ediyor. Okula başlanan ilk zamanlar uyum sorunu aileler için ön planda iken zamanla not kaygısı yani derslerdeki başarı önem kazanmaya başlıyor. Çocuğun notları düşükse de öncelikle tembellik, haylazlık, yaramazlık olarak etiketlenir. Sonra da öğretmen bu durumdan sorumlu tutulur ve dersi anlatamamakla suçlanır. Oysa derslerdeki başarısızlığı tek bir sebebe bağlamak, çocuğu ya da öğretmeninin suçlu tutmak sorumluluktan kaçma ve çözüme de kavuşamamaktır. 


Prof. Dr. Nevzat Tarhan da çocukların akademik başarısı üzerine görüşlerini paylaşıyor ve “Akademik başarısızlık sadece çocukla ilgili değildir. Aile tutumlarından ve okuldan kaynaklanan sorunlar da tespit edilip çözülmelidir.” diyor. Çocuğun okulla ilişkisinin iyi gözlemlenmesi gerektiğini anlatan Tarhan, anne baba tutumlarının önemine işaret ederek şunları anlatıyor: “Çocuk okula severek mi gidiyor, okula bağlılığı yüksek mi, değil mi? Akademik başarı ve okula uyumda bunu bilmek önemli. Çocuk okulu seviyor ama bazı korkuları varsa bunun nedenlerinin araştırılması gerekir. Çocuk okula giderken sanki birçok sıkıntı varmış ya da bir mahkemeye gidiyor gibi bir duygu içindeyse zorla götürmek yerine, bunun sebebini bulmak lazım. Örneğin evde bir problem vardır, çocuğun aklı evde kalır. ‘Anneme bir şey olur, annem hasta’ diye endişelenebilir. Ya da evde sıcak, huzurlu ortam yoktur veyahut anneye çok bağlı olur. Okul korkusu ya da okul fobisi dediğimiz durum oluyor. Aslında okul fobisi değil o, okulu yabancı gezegen gibi görüyor ve orada yalnız kalıyor. Anneye bağlı çocuklar da okula uyumda zorluk çekiyorlar, akademik başarıda zorlanırlar. Bazı anne ve baba modellerinde gözlemleriz. Özellikle birinci sınıfta anne - baba fazla yufka yürekli davranıp çocukla birlikte okula gider, çocuğu kapıda bekler. Bu durum uzarsa ciddi bir sorundur. Okula uyum olduktan sonra anne ve baba geri çekilmelidir. Çocuğa okula gitmesi gerektiği, güzellikle ikna edilerek söylenmelidir.” 


Çocukların başarısının sadece ölçme değerlendirme not sistemiyle belirlenemeyeceğine dikkat çeken Tarhan aile ve okul iletişiminin önemini anlatıyor: “Akademik başarısızlığın nedenlerini belirlemeyle ilgili birçok ölçme değerlendirme sistemleri var. Rehber öğretmenlerin yaptığı bu ankette başarısızlığın nedenleri belirlenmeye çalışılır. Başarısızlığın bireysel nedenleri mi var, ailevi nedenleri mi var, okuldan kaynaklanan ya da öğretmenden kaynaklanan nedenler mi var, bütün bunlar araştırılır, ona göre çözüm aranır. Mesela öğrenciye derslerden düşük not alma sebebini test etmek için sana yardımcı olmak amacı ile anket hazırladık denir ve öğrenciden sorulara yanıt vermesi istenir. Öğrenci sorulara ‘Ailem çok kalabalık’ ya da ‘Ailemden ayrı kalıyorum’, ‘Öğretmenimin anlattıklarını anlamıyorum’, ‘Dikkatimi derse veremiyorum’, ‘Sınıfta öğreniyorum ama hemen unutuyorum’ ya da ‘Bu derslere ilgi duymuyorum’, ‘Bu derste verilen bilgiler benim işime yaramıyor’, ‘Okulda oyun oynamayı çok seviyorum’ gibi maddeleri işaretleyecek. Rehber öğretmenler değerlendirir ve kök nedeni bulur. Eğer sorun okuldan kaynaklanıyorsa okul yönetimi ve ilgili öğretmen gerekli düzeltmeleri yapar. Aile ile ilgili ise aileye bilgi verilir. Kök sebepler bulunmadan sadece çocuğa baskı yapılması sorunu çözmeye yetmez.” 


Bu konudaki önemli sorunlardan biri de ailelerin çocuklarının başarılarını birbiriyle kıyaslıyor olması, ailelerin bu yaklaşımı, başarı odaklı olması, çocukları yarıştırması ne yazık ki farkına varamadıkları büyük sıkıntıların temelini atıyor. Bazı aileler de çocuklarına sürekli, “sen yaparsın, başarırsın” şeklinde motivasyon konuşmaları yapıyor ancak bunun etkisi de sanıldığını gibi herzaman olumlu olmayabiliyor: “Bu durum bir süre sonra çocukta bıkkınlık oluşturabilir. Bazen yüksek motivasyon da geri tepiyor. Çocuğun sorumluluk duygusu yüksekse, çocuk 97 aldığı zaman ‘Niye 100 alamadın?’ diye soran mükemmelliyetçi anneler ya da öğretmenler var. Çocuk böyle durumlarda ‘Nasılsa öğretmenimi, annemi dinlemiyorum’ der ve bırakıverir. 97 almayı bile önemli bulmayan aile ya da öğretmen varsa çocuğun motivasyonu kırılır. Yüksek motivasyon olduğu için hiç yapmama yani siyah beyaz düşünce dediğimiz iki uçlu düşünce ortaya çıkar. Oysa gri alanlar da vardır. Okula uyum ve akademik başarı 20. Yüzyıl becerisiydi, teknik ve akademik başarı ön plandaydı. 21. Yüzyıl becerileri değişti. Hayat başarısı için, akademik başarının yanı sıra sosyal ve duygusal başarı ön plana çıkıyor. Sosyal ve duygusal başarıda çaba ve motivasyon var. Kişinin bir şekilde tutum ve davranış, strateji geliştirme, hedef belirleme, oto kontrol becerileri var. Kişinin kendine hedef belirlemesi yani duygusal zekasını geliştirebilmesi, karar vermeyi öğrenebilmesi gibi özellikler var. Bunları öğrenemezse, insan ilişkilerini öğrenemezse başarılı olamıyor. Sadece bilgi seviyesini ölçerek bir insanın hayatıyla ilgili başarılı ya da başarısız olduğunu söylemek son derece sakıncalı. Okul ortamında öğretmen arkadaş ilişkilerinin hepsi önemli. Mesela okul dışı etkinlikler, okul bağlılığını arttırıyor. Takım sporları çeşitli yarışmalar çocuğun okula bağlılığını önemli ölçüde etkiliyor. Çocuğun akademik becerinin yanında diğer sosyal becerileri öğrenebilmesi için muhakkak sosyal ortamın içinde olması gerekiyor. Arkadaş arasında olacak, burada hata yapacak öğrenecek, tartışacak öğrenecek. Çocuğu sürekli koruyarak adeta bir fanus içerisinde büyüttüğümüz zaman, o çocuk devamlı bir yüksek bir güce bağlanma ihtiyacı hisseder. Birine sığınarak ayakta kalmayı tercih eder. Bu çağda bencillik olmadan bireyselliğin olması lazım. Diğer taraftan hayır diyebilmeyi öğrenmesi gerekir. Hayır diyebilmek bir entelektüel beceridir. Çocuk gerektiği zaman anne ve babasına gerekçeyle birlikte hayır diyebilmelidir.” 


Bu durumda yapılması gereken en önemli hamle, okul- aile- çocuk arasında güçlü bir sac ayağı kurmaktır. Öğrencinin dersi sevmesinin en önemli başarı anahtarı olduğu unutulmamalı, aile de başarı beklentisine dair tavrını her zaman okulla iletişimini koruyarak belirlemelidir. 


Çocuklarımızın başarısıyla gurur duymak kadar başarısızlığında da katkımız olduğunu fark ederek adımlarımı belirleyelim. 
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.