SON DAKİKA
Hava Durumu

Descartes’ı anlamak…

Yazının Giriş Tarihi: 20.04.2021 21:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.04.2021 21:07

Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk’un yazısını okumamıştım. Sayın Nezir Asaroğlu’nun sosyal medyadaki paylaşımı dikkatimi çekince bulup okudum. Herif resmen destek veriyor bu darbe hülyası kuran mütekait amirallere. Yaptıklarının suç olmadığını söyleyebilecek kadar ödün vermiş akademisyenliğinden. Yazdıklarını daha iyi değerlendirebilmek maksadıyla önce bu zat kimdir, bilmeyenlere anlatalım;


CEMÂZİYELEVVEL; 
Zat-ı muhterem Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı yapmış, 21 Eylül 1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmiş, doktora yapmış, 1986 yılında Doçent olmuş, 7 Temmuz 1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilmiş ve nihayet 15 Haziran 2002 tarihinde yaş haddinden emekliye sevk edilmiş. Ayni sene ANAP'tan Ankara 2. bölge 1. sıradan milletvekili adayı olmuş ancak milletvekili seçilememiş. Tekaütlüğünden sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin öğretim üyeleri kadrosuna dâhil olmuştur ve Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanı olmuş. Daha sonra, Türkiye'nin aday göstermesi üzerine, Aralık 2010'da AİHM'in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) yargıçların değerlendirmesi ve yeterliliklerini incelemek üzere kurulan Danışma Paneli'ne seçilmiş. Bayram değil seyran değil eniştem bunu hemencecik neden seçti diye sormamış ve sonrasını hiç düşünmeden pek bir sevinmişiz o dönem. 


MEVCUT DURUM:
Şimdilerde Cumhuriyet Gazetesi’nde yazılar yazıyor. Bunların pek makbul tuttuğu ve “Atatürk ilke ve inkılaplarının” savunucusu biri sözün kısası. Asker dediniz mi akan sular durur bunlar için. Tekaüt olanı bile makbuldür.


ZİHNİYETLER:
Gerçi bazı tipler için asker kavramı farklıdır. Vatanı koruyan bir orduyu düşünmez bu tipler. General, kuvvet komutanı falan dediniz mi rejim bekçiliği gelir bunların aklına. Statükonun korunması, yaratılan ucube pagan dininin yerleşmesi ve heykelciliğin önemi yüksektir bu tipler için. Osmanlı yıkılmış, o günler unutturulmuş, İslam bu ucube sözde dinle yer değiştirtilmiştir. Kimi zaman ikna kimi zaman başka yollarla. Ya da öyle olduğu var sayılmıştır. Bir bürokrat sultası ve onun altındaki halk mevcuttur sadece. Bu düzen yıkıldığından beridir ki mecnuna dönmüşlerdir. Meczup olmuşlardır bir tür. Eski günleri yâd eder, kimi zaman “Samsun’dan gelip onları kurtaracak sarı saçlı mavi gözlü” bir hayalin peşinden koşar dururlar. Hal böyle olunca da gelişen memleketi görmez gözleri. Bilendikçe bilenirler modern Türkiye’yi kurana karşı, nefret genlerine kadar işlemiştir.


KONUYA DÖNELİM:
Bakın asker dedik nerelere geldik? Aslında niyetimiz Sami Selçuk’un yazısından bahsetmekti biz konuyu dağıttık biraz. Yaşlılık mirim, yaşlılık. Çeneniz düşüyor yaşlanınca, heyhat!
Neyse Sami Selçuk beyefendi yazısında mütekait amiralleri savunurken Latince bilgisini de sergileyerek onların çok net bir şekilde anlattıklarını söylemek adına “clarus et distinctus, clair et distinct” demiş. Aslında yarı Latince yarı Fransızca bu söz Türkçeye “Apaçık” diye çevrilebilir. Sözün mimarı ise René Descartes. Ondan alıntı yaparak “Söyledikleri çok açık ve mertçe” diyerek darbe sevdasını gizlemeye gayret etmiş. Sami Selçuk beyefendi Descartes’ı pek de iyi çalışmamış veya anlayamamış. Bay Sami; aynı Descartes ayrıca şunu da söylemiştir: “De omnibus dubitandum est” Siz engin Latince bilginiz sayesinde anlarsınız ama okuyucu bilmeyebilir ben açıklayayım “Her şeyden şüphe et” diyor Descartes. (Latince hocam Sayın Sina Kabaağaç bu günleri görse ağlardı eminim) O yüzden darbe çağrışımından önce siz şüphe etmeliydiniz Bay Sami…


Zihniyet önemlidir. 
Bir toplumu yücelten de batıran da zihniyettir…
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.