SON DAKİKA
Hava Durumu

Dilipak kime fahişe dedi?

Yazının Giriş Tarihi: 14.08.2020 18:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.08.2020 18:26


Baştan söyleyeyim, Dilipak’ın, ‘Fahişe’ kelimesini Ak Parti kadın kolları yöneticilerine ve Kadem’e doğrudan söylediğine asla inanmıyorum. Metinden öyle anlamadım ve ‘kişinin beyanı esastır’ ilkesi gereği Dilipak’ın beyanına inanıyorum...
13 Ağustos’ta Akit gazetesinde yazdığı ‘İnanmamanız gerekmez miydi? yazısında yaptığı açıklama önemliydi:
İffetli bir kadına iffetsizlik isnat etmek “Hadd-i lian”ı gerektirir. Bu en büyük günahlardan biridir. Hele bir topluluğun tümünü iffetsiz ilan etmek, bu çok çok daha büyük bir günahtır. Böyle bir isnat, iftira, çoğunluğu gayrimüslim bir topluluk olan, Danimarka’da fuhşiyatın pazarlandığı Sex Fuarı’nda bulunanların tamamını bile “fahişe” ilan etmek “haddi aşmak” demek olur. Peki yıllarca birlikte olduğunuz, birbirimizi tanıdığınız insanlar olarak, birbirimize nasıl böyle bir itham ve iftirada bulunabiliriz! Ümmetin iffet, şeref ve haysiyeti için ömrünü harcamış birine, “topyekûn” böyle bir iftira atarak, onu suçlamak bu kadar kolay mı?”

Ancak, Akepeli olarak kategorize ettiği kadınlara –bana göre- çok daha can acıtıcı, yıkıcı hakaretleri yapmıştır. Özetle bunların alayı LGBT destekçisi gavur oğlu gavurların beslemeleridir…

Peki Dilipak, Sex fuarlarına katılan gayri Müslim kadınlara bile reva görmediği Fahişe kelimesini kim için kullanmıştır?
Dilipak, bu kelimeyi Mahmut Toptaş hoca ile yaptığı istişare sonucu LGBT için kullandığını söylüyor. Fahişe yerine LGBT yazın, anlayacaksınız diyor. Ben de yazdım, zaten anladığımı sadece teyid ettim.

Ama hangi psikoloji ile bunu yapıyor? LGBT dese olmaz mıydı?
Olmazdı. Çünkü Dilipak sakin değildi. Yazıyı yazdığı andaki psikolojisi muhtemelen bozuktu. LGBT yazacak olsaydı daha az can acıtacaktı. Fahişe yazarak daha fazla can acıtmayı murad etmiş olabilir. Sözün şehvetine kapılmıştı. Ne diyor İbrahim Okutan Üstad:
“Ama bencilligimiz ve kabul edilip onaylanma arzumuz o kadar fazlalaşır ki, hakikatı göremeyiz. Dolayısıyla anlamak ya da anlaşılmak gibi yüce bir ukalalığın ardıma dizeriz önemli cümlelerimizi.”

Ama ilginç bir durum var. Normal şartlarda LGBT’lilerin ve destekçilerinin Dilipak’ı topa tutmaları gerekirdi. Ve bizim de Dilipak’a siper olmamız gerekirdi. Ancak, olay mahalle içi bir kavgaya dönünce böyle bir durum yaşanmadı. Sanırım, LGBT’liler de kadın kolları ve Kadem’i kast ettiğini düşündüler. Sesleri pek çıkmadı.
Belki de, ‘Koskoca Mahmut Toptaş hoca bize fahişe denmesine cevaz vermişse sesimizi çıkarmayalım, değilse günaha gireriz’ diye düşünmüş olabilirler.

Bütün bunlar olurken Akit gazetesi yazı işleri müdürü Ali Karahasanoğlu, özür mahiyetinde helalleşme açıklaması yaparak bir çuval inciri berbat etti.

Ne demiş Ali Karahasanoğlu?
“Kim, “Ben AK Parti içindeki akepeliyim... Ayrıca da, hem uluslararası fonlardan, hem de kamu fonlarından destekleniyorum” derse, kendisinin kastedildiği noktasında ön şartları geçmiş sayılır. Ama.. “Ben AK Partiliyim. Akepeli değilim” diyen hiç bir kişi, “Bu sözlerin muhatabı benim” diyemez, dese de doğru söylemiş olamaz.”

Karahasanoğlu’nun açıklamasından şöyle bir yorum çıkarabiliriz:
AKEPE’li olarak kategorize edilen –ki Dilipak’ın kimleri kategorize ettiği iki taraf açısından da bellidir— ler üzerine alınsın. Yarası olan gocunsun.

Amaaa,
Bu Ekip (AKEPE’liler) içerisinde Erdoğan’ın ailesinden hiç kimse yoktur.
Neden yok?
Güya Erdoğan’ın ailesini istisna ederek Erdoğan’a lütuf yaptığını sanıyor. Belki de şerlerinden emin olmaya çalışıyor. Veya kıyamıyor.

Bu istisnaya göre,
1. Erdoğan kendi ailesi dışındaki çalışma arkadaşlarına hakim değil. Kim kime dumduma bir durum söz konusudur. Hangi LGBT’linin eli hangi kadın kolları yöneticisinin cebinde farkında değil. Erdoğan partiyi yönetemiyor. İstanbul sözleşmesi dolayısıyla da ülkeyi yönetemiyor. LGBT ve fuhşiyat almış başını gidiyor. O da ülke yönettiğini sanıyor.

2. Erdoğan’ı, çalışma arkadaşlarını sırf ailesini istisna ettikleri için bu yabani ‘Seçkinci Akparti’lilere (!) feda edecek kadar zayıf karakterli bir insan olarak görüyorlar. 4 milyon kadın üye ve seçmenlerinin çoğu kadın olan, seçimlerde ev ev, sokak sokak gezen kadınları partinin brahman sınıfından olduğunu vehmeden insanlar için feda edecek bir lider durumunda görüyor.
Özrü kabahatinden büyük…

Bu durumda Ne fahişe kelimesinin gerçek muhatapları ne de yazı işleri müdürü Dilipak’ı anlayamamışlardır.
Ne yapması lazım:
“kastım o değildi. Yanlış anlamalara sebep olduğum ve istemeden bazı kardeşlerimi incittiğim için özür dilerim” demesi lazım.
Demedi, demeyeceğini söylüyor. Kibrini yenemez ve arkasındaki hıh deyicilerin büyüsüne kapılırsa diyemeyeceğini sanıyorum. Bunun yerine ‘Dindar kitle benim arkamda. Sandık mandık’ diyor.

Yazı çok uzadı biliyorum. Ama yazının sonuna hiçbir beklentisi olmadığını bildiğim, başörtülü de olmayan, çok kritik bir şehirde Ak parti için çalışan bir hanım arkadaşımın yorumunu paylaşacağım:

“Biz bu davayı anlatacagiz diye hiç tanımadığımız evlere girerken, sokaklarda, pazarlarda broşür dağıtırken çok hakaret ve küfür duyduk. Ama onlar zaten bizden değillerdi, duymadık, Yolumuzdan geri durmadık. Simdi bizden olduğunu söyleyip onlar ile aynı sözlerde birleşenleri elbette bizden ayıracağız ve bizden değilsin diyecegiz. Yanlış olduğunu düşündüğünüz bir şeyi anlatmak için hakaret etmeden de konuşabilecek kelime kapasitesine çokça sahip olduğunu düşündüğüm Abdurrahman Dilipak gönüllerimizi yıktı. Gereğini yerine getirdik.” (Şennur Altın)

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.