SON DAKİKA
Hava Durumu

Yargı baskına uğradı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Ergenekon'' davasında yaşanan olayları değerlendirerek, yargının baskına uğradığını ve gör

Haber Giriş Tarihi: 09.04.2013 11:26
Haber Güncellenme Tarihi: 09.04.2013 12:26
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Ergenekon'' davasında yaşanan olayları değerlendirerek, yargının baskına uğradığını ve görevini yapamaz hale geldiğini söyledi.



Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Silivri'deki ''Ergenekon'' davasında mahkeme içinde ve dışındaki olaylara ilişkin, ''Maalesef yargı bugün baskına uğramıştır. Bu baskın sebebiyle görevini yapamaz hale gelmiş ve mahkeme ertelenmek zorunda kalmıştır. Konuyu çok üzücü buluyorum ve buna yol açan özellikle milletvekillerini şiddetle kınıyorum'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Toplantıya programlarından dolayı üç bakanın katılamadığını belirten Arınç, genel konular üzerinde görüşmelerin yapıldığını, iç ve dış konuların gündeme geldiğini söyledi.

Olaylara ilişkin bilgi veren Arınç, gerek 1961 gerekse 1982 anayasalarında üç erkten birinin "yargının bağımsızlığı" olduğunu belirtti. Anayasa'nın 9. maddesine göre yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanıldığına dikkati çeken Arınç, şöyle konuştu:

"Bu mahkemeleri kabul etmeseniz, reddetseniz, eleştirseniz bile Anayasa'nın maddesi böyledir ve geçmişten bu yana bütün mahkemeler milletimiz adına yargı yetkisini Anayasa'dan aldıkları bu yetkiye dayanarak kullanmaktadırlar. Anayasa'nın 138. maddesi de mahkemelerin bağımsızlığı başlığını taşımaktadır. Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir veremez, talimat veremez. Bu madde devam edip gidiyor. Anayasa'nın 9. ve 138. maddelerini dikkate aldığımızda CHP'li milletvekillerinin günler öncesinden hazırlık yaparak taşkınlıklara ön ayak olması, bir kısım kuruluşlara, derneklere, birtakım maksatları belli olan bizce, bayraklarını taşıdıkları birtakım örgütlerin, Halkın Kurtuluş Partisi gibi, Türkiye Gençlik Birliği gibi, İşçi Partisi ile işbirliği yaparak mahkemeleri işlevsiz hale getirmek amaçlarına uygun hareket etmeleri dikkatimizden kaçmıyor."

"Daha da vahimdir, daha da korkunçtur''

Silivri'de yaşananların Türkiye için, yargı için, gelecek için çok önemli olduğunu belirten Arınç, "Mahkemelerin basılması, hakimlerin tehdit edilmesi ilk defa vuku bulmaktadır" dedi.

Anayasa'daki söz konusu maddelerin yanı sıra TCK'nın adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve buna bağlı bazı maddeleri hakkında da bilgi veren Arınç, geçen zaman içinde bunlara aykırı hareket eden bazı milletvekilleri için fezlekeler tanzim edildiğini ve dokunulmazlıklarının kaldırılmalarının istendiğini hatırlattı.

"O fezlekelerdeki suçlamalara baktığımızda bugün Silivri'de, 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Ergenekon davasında meydana gelen olaylar kat ve kat daha da vahimdir, daha da korkunçtur" diyen Arınç, pek çok milletvekilinin de Silivri'ye gittiğini belirtti. Arınç, şöyle devam etti:

"Bunlardan özellikle Muharrem İnce'nin adeta bir elebaşı gibi hareket etmek suretiyle 'Bu mahkemeler faşisttir. Bu mahkemeler Tayyip Erdoğan'ın mahkemeleridir' sözlerini bir kenara yazmamız gerekiyor. Aynı zamanda hakimlere ve savcılara hitaben 'Bu yargıçlar, savcıların çocukları sokağa çıkamayacaklar. Bunu herkes böyle bilsin' ifadelerini kullandı. Mahkeme salonuna girdikten sonra kendi yerlerinden taşarak avukatların ve izleyicilerin önüne geçmek istedikleri, mahkemenin itirazlarına aldırış etmedikleri, Umut Oran ve Ali Özgündüz'ün sürekli bağırarak mahkeme heyetine tepki gösterdiği ve hakaret ettiği, 'Babanızın çiftliği değil, adalet size de lazım olacak' gibi sözler konuştukları... Bu arada Muharrem İnce'nin ön taraflarda, diğer milletvekillerinin de zaman zaman protesto amacıyla alkışlama yaptırdığı, bazı zamanlarda da bağırdıkları, ayaklarını yerlere ve ellerini oturdukları sandalyeye vurdukları, yine tam avukatlar savunmaya başlayacağı sırada İnce'nin yine kalabalığı alkışlamaya ve slogan atmaya devam ettiği, maşallah İstanbul Milletvekili Nur Serter'in de Muharrem İnce'den, 'Muharrem hadi hadi slogan' diyerek slogan atılmasını istediği, 'Biz buraya gireceğiz, gireriz arkadaşlar' diyerek önündeki barikatları yıktığı ve diğer...''
Bütün bu yaşananların mahkemede kayıtlar altına alındığını ve güvenliği sağlamakla görevlilerce zabıt haline getirildiğini dile getiren Arınç, ''Böylesine gözü kara bir şekilde, savunmalarını yapmak isteyen veyahutta savunmalarını yapmak durumunda olan tutuklu kişilerin veya tutuksuz şüphelilerin bu savunma haklarını engelleyici, mahkemenin yargı yetkisini elinden almaya çalışan bir tavır gösterdikleri, dışarıda da bu grupların 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz, barikatları yıkmalıyız' diyerek jandarmayla karşı karşıya geldikleri görülmektedir'' diye konuştu.

''Silah bırakarak çekilme konusundar çalışma yapılıyor''

Bülent Arınç, bir gazetecinin, ''İmralı'ya giden dördüncü heyetin, yeni mektubu Kandil'e ilettiği belirtiliyor. Mektupta neler var? Çekilmeyle ilgili takvim belli oldu mu?'' sorusu üzerine, mektupta ne yazdığını bilmediğini, mektuba gelen yanıtın da bilgileri dahilinde olmadığını söyledi.

Arınç, ''Silah bırakarak çekilme konusunda elbette bir çalışma yapılıyor. Ancak bunun takvimini ve ne şekilde cereyan edeceğini şu anda ifade etmem mümkün değil'' diye konuştu.

Çözüm sürecinde korucuların da can güvenliklerinin sağlanmasını istedikleri yönünde haberler bulunduğunun hatırlatılması üzerine Arınç, köy korucuları ve geçici köy korucularının sistemin içinde olduğunu, terörle mücadele kapsamında kendilerinden yararlanıldığını belirtti. Bu kişilerin statüleri, imkanları ve haklarının belli olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

"(Çözüm süreci başarıyla sonuçlanırsa bizim halimiz ne olacak) diye düşünmemelerini tavsiye ederim. Gazete haberini okudum, doğrusu yadırgadım. Çünkü devletin görevli kıldığı insanların 'bizim halimiz ne olacak' demeye hakları yok. İnşallah çözüm süreci başarıya ulaşırsa kendileri gibi bütün Türkiye de huzur ve sükunet avdet edecek, insanlar güvenlik içinde yaşayacaklar. Korucuların ne olacağı da söz konusu olmayacak."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.