SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursa'nın çınarları

“Bursa’nın Yeşil Türbe ’si, Muradiye’si, Ulucami’si, Koza Han’ı kadar çınarları da birer güzel anıttır. Çınarsız bir Bursa, Yeşil Tür

Haber Giriş Tarihi: 04.11.2013 23:25
Haber Güncellenme Tarihi: 05.11.2013 00:25
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
“Bursa’nın Yeşil Türbe ’si, Muradiye’si, Ulucami’si, Koza Han’ı kadar çınarları da birer güzel anıttır. Çınarsız bir Bursa, Yeşil Türbe ’siz bir Bursa kadar ulûhiyetini kaybeder.”  Vedat Nedim Tor

Çınar, kökleri kuvvetli bir ağaç olarak köklü bir medeniyet olan Osmanlının simgesi olmuştur. Ve de tabiki Osmanlıyı kuran şehir Bursa’nın. Yüzyıllara meydan okuyan çınarları bu Osmanlı şehrinin her köşesinde görmek mümkündür. Her birinin ilginç hikâyesi ve halk arasında anlatılan efsaneleri, bu ağacı insanların muhayyilesinde kadim şehrin ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir artık. Bu bağ öylesine kuvvetlenmiştir ki, Bursa’nın en güzel şiirinin ilk dizelerinde çınar mutlaka yer almalıdır:

Bursa’da eski bir cami avlusu

Küçük bir şadırvanda

şakırdayan su

Orhan zamanından kalma

bir duvar

Onunla bir yaşta ihtiyar çınar…

KAVAKLI ÇINAR

Bursa’nın çınar hikayeleri taa şehrin fethine kadar uzanır: Fetih henüz yeni gerçekleşmiştir ve ileri gelenler Orhan beyi kutlamaya gelirler. Ama Bursa’nın fethinde eğitmiş olduğu geyiklerin üzerinde savaşarak Orhan Gazi’ye yardım eden ulu abdal Geyikli Baba/ Baba Sultan henüz tebriğe gelmemiştir. Orhan gazi bu duruma üzülür. Bir süre sonra ise sırtında kavak fidanıyla sarayın karşısına gelen Baba Sultan şimdiki Kavaklı camisinin olduğu yere bu fidanı diker ve devletin bu ağaç gibi uzun ömürlü, kalıcı olması için dua eder. Çünkü çınar sürekliliği, devletin bekasını temsil eder. Adı Kavaklı olmasına rağmen caminin avlusundaki çınarlar gidip görenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Buna karşın Kavaklı Camii denmesinin nedeni, eski dilde kavak sözcüğünün, çınar ağacının tanımlanması için de kullanılmasıdır. Geyikli Baba’nın diktiği rivayet edilen bu çınar Bursa şehir merkezinde bilinen en yaşlı çınardır. Ancak bugün sadece ufak bir parçası kalan bu çınar, Üftade yolu üzerinde Kavaklı camisinin önünde birkaç dal ve eski fotoğrafıyla birlikte hayat mücadelesi veriyor.

DUA ÇINARI

Bursa’nın en eski çınarlarından biri de belki şehrin hafızasına çınar ismiyle en çok kazınmış olan dua çınarı idi. Bugün bir mahallenin ve metronun bir istasyonunun ismi olan “Dua Çınarı”, ismini somuncu babanın şehirden ayrılırken dua etmesinden alıyordu. Rivayete göre Ulucami’nin açılışındaki meşhur hutbesinden sonra Somuncu Baba sırrının ifşa edilmesinden mahzun olur. Meşhur olduğu şehirde yaşamak istemez. Bu olaydan sonra insanların ilgi ve iltifatlarından mahcup olan ve huzuru kaçan Allah dostu Bursa’dan ayrılmaya karar verir. Somuncu babayı şehrin çıkışına kadar geri dönmesi için iknaya çalışan Molla Fenari, Somuncu babanın kararının kesin olduğunu fark edince en azından ondan bir dua etmesini ister Bursa için, Bursalılar için… ve Somuncu babayı ayrılırken bir ağacın altında dua ederken görenler işte o ağaca dua çınarı derler ve tarih boyunca savaşa giden savaştan dönen kafileleri işte burada dualarla uğurlarlar. Dua çınarı bugün maalesef yok. Çok değil 90’lı yıllarda yol yapım çalışmasında ortadan kalktı. Devrilen bu çınarın gövdesinden kesilmiş iki büyük parça Uludağ üniversitesinin Görükle kampusunda Sanat Galerisinin girişine gönderildi…

KOĞUK ÇINAR

ULUFELİ ÇINAR

Bursa’da bir başka mahalleye ismini veren çınar da kovuk çınardır. Altında Osmanlı döneminde ulufeler yeniçerilere bu ağacın altında dağıtıldığı için ulufeli çınar olarak da bilinir. Kovuk çınar denmesinin sebebi de içinin zamanla oyulup koca bir ‘kovuk’ oluşturması sebebiyledir. Bu çınarın hikayesi de kuruluş devrinin önemli ismi Yıldırım Bayezid’le ilgilidir. Rivayete göre Osmanlı hükümdarı Yıldırımı Beyazıt, bir seferden dönüşünde o yıl çocuk doğuran bütün kadınlara maaş bağlanmasını emreder. 70 yaşında bir kadın da o yıl çocuk doğurduğunu iddia ederek kendisine maaş bağlanmasını talep eder. Bayezid, “Senin yaşında bir kadın, nasıl olur da çocuk doğurur?” deyince “Çocuk doğurmadım ama onun kadar kıymetli bir çınar diktim” diye cevap verir. Bunun üzerine kendisine maaş (ulufe) bağlanır. Ulufeli-kovuk çınarımız bugün maalesef ufak bir parçası kalan ve hayata tutunmaya çalışan çınarlarımızdan biri. Koğuk Çınar mahallesinin tam ortasında eskiden nasıl bir devasa ağaç olduğunun izlerini son parçasından görmeye çalışabilirsiniz…

MURADİYE ÇINARI

Şu anda restorasyonu devam eden Muradiye türbelerinin ortasında bir çınar var ki devrilmiş, yan yatmış haliyle de olsa bir zamanlar bu türbelerin nasıl güzel ağaçların gölgesi altında olduğunu bize hatırlatıyor. Ağacın devrildiği yerde biten yeni bir fidan ise bakın bir profesörü (Osman Çetin) nasıl hayallere sevk ediyor : “…Oturduğum yerde ezanı dinlerken bu taze fidanı bir süre seyrettim. Onun diri, canlı ve kendinden emin hali bende yeni ümitler uyandırdı. “galiba her şeye yeniden başlıyoruz” dedim. Acaba bu taze fidan yanında uzanıp yatan babası gibi dallarıyla cihanı kuşatacak mı? O da cetleri gibi yüzyıllara hükmedebilecek mi? Kim bilir?...”

İNKAYA ÇINARI

Bursa-Uludağ yolu üzerinde İnkaya köyünde yer alan bu çınar Bursa’nın en çok ziyaret edilen Uluçınarı. Ve en sağlam ayakta kalmış olanı da budur diyebiliriz. Şu anda 606 yaşında olan çınar hiçbir tarafının çürümemiş olması yönüyle ön plana çıkıyor. Uzmanlara göre bir çınar uygun ortamını bulursa bin yıl kadar yaşayabilir.

Gövdesi 10 metre yüksekliği 35 metre olan bu çınarın dalları dahi bir ağacın gövdesi kadar kalın… Kollarını sizi kuşatmak için açmış haliyle etkilenerek seyredeceğimiz Bursa’daki son çınarımız bu. Kıymetini bilmemiz şart.

ŞEHİR MERKEZİ DIŞINDAKİ

ÇINARLARIMIZ

Bursa’nın hikayeleriyle hala yaşayan çınarları sadece şehir merkezinde değil. Bursa civarında bulunan bu dev çınarlara iki örnek daha vererek yazımızı tamamlayalım…

AĞLAYAN ÇINAR

Bursa’nın güzide mekanlarından Gölyazı/ Apolyont pek çok doğal güzellik kaynağı. Bize sunduğu birbirinden güzel manzaraların haricinde Bursa’nın simgesi olan çınar ağacının da devasa bir örneğini saklıyor. Beldenin hemen girişinde köprünün solunda yer alan ağacın hikayesi ise şöyle: ‘Anlatılan odur ki; şimdiki adı Gölyazı olan Apolyont şehrinde, Osmanlı döneminde Rumlar ve Türkler birlikte yaşarmış. Bizim delikanlı Mehmet güzeller güzeli Rum kızı Eleniye sevdalanmış. Çocukluktan beri süregelen bu aşk, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum köylerinin boşaltılmasıyla birlikte bir kabusa dönüşmüş. Mübadele ile Apolyont’ta bulunan Rumlar ile Selanik’te bulunan Türkler yer değiştirmiş. Apolyont’tantopyekün yola çıkan Rumlar içerisinde Mehmet’in sevgilisi Eleni ve ailesi de varmış. Bunu öğrenen Mehmet kalabalığın içerisinde sevdiği kızı Eleniyi aramaya başlamış. Tam onu gördüğü sırada Eleni’nin büyük ağabeyi Yorgi, Mehmet’in yolunu kesip geri dönmesini ve Eleni’yi unutmasını söylemiş. “Bizler artık kardeş komşular değil, düşman iki milletiz. Bu iş asla olmaz!” demiş. Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini gerekirse bu uğurda canını bile vereceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi, hançerini çekip defalarca Mehmet’e saplamış. Aldığı yaralarla acılar içerisinde kıvranan Mehmet, son bir gayretle Eleni’yle gizli gizli buluştuğu ulu çınarın oyuğuna kadar gelmiş.

Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna şunları yazmış: “Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim.” Konvoy ilerlerken Eleni’nin sırdaşı, can dostu Penelopi, Yorgi ile Mehmet arasında geçen tartışmayı görmüş koşarak can dostunun yanına giderek bütün olan biteni anlatmış. Olanları öğrenen Eleni, bir fırsatını bulup konvoydan ayrılarak doğruca sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyuna yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak “Merak etme bitanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız... ”demiş.Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış. Efsane odur ki; ulu çınar bu hazin öykünün ardından kanlı gözyaşları dökmeye başlamış.’

BABA SULTAN ÇINARI:

Diğer bir çınarda kavaklı çınarı diken geyikli babamızın kendi köyünde bulunan ve yine bizzat kendi elleriyle diktiği devasa çınardır. 720 yaşında olduğu bilinen bu çınarın kavaklı çınarla yaşıt olduğu, aynı gün dikildikleri için ikiz oldukları söylenir. Bursa’nın ayakta kalan en büyük çınarlarından biri olan Baba Sultan çınarını görmeye gittiğinizde hemen yanındaki türbede bulunan Geyikli Baba’yı da ziyaret etmeyi unutmayın… Çınarı

Ömer Kaptan 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.