SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mezar taşlarını alıp giden ecdat

Mevlid yazarı Süleyman Çelebi Hazretleri, bir zamanlar Çekirge caddesi üzerinde bulunan Yoğurtlu Baba Dergahı’nın haziresine defnedilmişti.

Haber Giriş Tarihi: 05.08.2012 23:52
Haber Güncellenme Tarihi: 06.08.2012 00:52
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Mevlid yazarı Süleyman Çelebi Hazretleri, bir zamanlar Çekirge caddesi üzerinde bulunan Yoğurtlu Baba Dergahı’nın haziresine defnedilmişti.

Mezar taşlarını alıp giden ecdat

Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Öcalan hoca ile tarihi mezarlıklarımızın hayatı üzerine konuştuk. Ve hocamızdan mezarlıkların bir toplumun kültürüne ve tarihine nasıl hayat verdiğini öğrendik. Şimdi kaybolmuş olan Yoğurtlu Baba Dergâhı ve haziresiyle beraber aslında bir tarihin ve kültürün kaybolduğunu müşahede ettik. Herhangi bir bölgeye sahip olduğumuzu belirtmek için “tapusu bendedir” ifadesini kullanırız. Mezarlıklar ve mezar taşları da üzerinde yaşanılan toprakların kime ait olduğuna dair birer tapu, hatta ondan da daha önemli belgelerdir.

 
Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Öcalan hoca ile tarihi mezarlıklarımızın hayatı üzerine konuştuk. Ve hocamızdan mezarlıkların bir toplumun kültürüne ve tarihine nasıl hayat verdiğini öğrendik. Şimdi kaybolmuş olan Yoğurtlu Baba Dergâhı ve haziresiyle beraber aslında bir tarihin ve kültürün kaybolduğunu müşahede ettik. Bir vakitler Çekirge yolu üzerinde bulunan şu an bu dergah da haziresi de yok. Süleyman Çelebi’nin kabrinin bulunduğu yerden itibaren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlık Konutu, Çırağan Kafe ve Karagöz Müzesi de dâhil Çekirge Polis Merkezi’ne kadar olan koca bir alandan bahsediyoruz. 500 yıllık Osmanlı mezarlığı ve dergah silinmiş durumda. Düşündükçe içimizi kanatan hakikat ise şu: Ecdat başlarındaki mezar taşlarını kucaklayıp gitmedi ya!

Mezarlıkların biz yaşayanlar için kültürel açıdan önemi nedir; yani mezarlarımız bizim için nasıl bir önem arz eder; nasıl bakmalıyız mezar taşlarına?

Herhangi bir bölgeye sahip olduğumuzu belirtmek için “tapusu bendedir” ifadesini kullanırız. Mezarlıklar ve mezar taşları da üzerinde yaşanılan toprakların kime ait olduğuna dair birer tapu, hatta ondan da daha önemli belgelerdir.

Bir belge, delil yani…

Evet, aynen öyle! Erzurum taraflarında bir köyün Ermeni veya Türk köyü olduğu konusundaki ihtilafın, köyün mezarlığındaki taşlardan çözüldüğünü okumuştum bir zamanlar. Bir yabancı, Yahya Kemal’e Türkiye’nin nüfusunu sorunca, Yahya Kemal o dönem için çok abartılı bir rakamla cevap vermiş. Soruyu soran, Türkiye’nin bu kadar nüfusunun olamayacağını ifade edince de Yahya Kemal; “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız” cevabını vererek, Müslüman Türklerin ölüye ne kadar yakınlık ve saygı duyduğunu dile getirmiştir.

Mezarlıkların bulunduğu mevki de biz Müslümanlar için mühim yanlış bilmiyorsam?

Tabii ki… Müslümanlar genelde mezarlıklarını şehir içlerinde oluşturmuşlar. Mezarlıkların şehir içinde yapılmasının temel esprisi ebedi bir dünyada yaşayacakmış gibi davranan insana ölümün yakın olduğunu hatırlatmak ve ölenlerin unutulmamasını sağlamaktır. Mezar taşlarında kullanılan, ‘göç etti’, ‘fâni dünyadan ebedî dünyaya göçtü’, gibi ifadeler ise ölümün bir son olmadığını, ölenlerin başka bir dünyada yaşamaya devam ettiklerini ifade eder. Aynı şekilde mezarlıkların bakımlı ve güzel olması da ölümün korkulacak bir durum olmadığını hatırlatmak içindir. Dünkü toplumumuzda bu şekilde anlaşılan ölüm ve süslenen, güzelleştirilen mezarlıklar ne yazık ki günümüzde insanlardan uzak yerlerde kurulmakta ve insanlar bu fâni dünyada, adeta ebedî kalacakmış gibi bir anlayışa sahip olarak yetişmektedirler. Atalarımızın şehir içlerinde kurdukları mezarlıklar ve mabetlerin yanlarında oluşturulan hazireler de birer birer yok edilmektedirler.

Bursa, mezarlıkları cihetinden önemli bir şehir olsa gerek?

Elbette önemli. Bakın; Hikmet Turhan Dağlıoğlu, 1942 yılında yazmış olduğu “Bursa Mezarları” başlıklı bir yazıda ne diyor:
“Yurdumuzun geniş ve önemli mezar(lık)larından birkaçı da Bursa’da bulunmaktadır. Tarihi ehemmiyet itibariyle bu mezarlar, Edirne ve İstanbul mezar(lık)larından bile üstündür. Çünkü burada Osmanlı saltanatının teşekkül devirlerine ait mezarlara rastlanılmaktadır. Mezarların tarih, sanat ve kültür bakımından ne kadar önemli olduğunu uzun boylu izaha hacet yoktur. Medeni bir âlemin son durak yeri olan mezar(lık)larımıza esaslı bir ilgi göstermediğimizi yazmadan da geçemeyeceğim. Mezarlar ve mezarlıklar bir ulusun hatıra ve varlığı ebedîleştiren ve her faninin en son gideceği bir yer olduğuna göre mezarlıklarımızı bugünkü perişan ve acınacak hallerden kurtarmak ve buralara Türk Ulusu’nun şerefine uygun ve yaşayanların haysiyetine yaraşır bir şekli vermek lazımdır. Esefle ve teessürle haber verelim ki Bursa’da birçok kıymetli mezar taşları yapı veya kaldırım, hatta daha feci, abdesthane taşları olmaktadır. Bu hal Bursa’da olduğu kadar diğer büyük şehirlerimizde de böyledir. Bunun için mezarlık meselesi ve mezarlarımızı daha çok mahvolmadan halletmeliyiz…”
Maalesef Bursa’da birçok mezarlık ve hazire yok edilmiş. Bizler de yaptığımız bir takım çalışmalarla gezdiğimiz eğlendiğimiz yerlerin altında neler bulunduğuna dikkat çekmeye çalışıyoruz.

Bursa mezarlıkları üzerine yapılmış bir eser mevcut mu peki?

Bursa’daki mezarlıklar hakkında en önemli eseri yazan Mehmed Şemseddin (öl. 1936) Efendi (Ulusoy)’dir. Karar-ı Şemsî adlı eserde, 100’ün üzerinde mezarlık, hazire ve müteferrik mezar ismi kaydeden Mehmed Şemeseddin, buralarda medfun bulunan zevâtın tam adı, vefat tarihi, medfun oluduğu yer, hakkında hangi kitaplarda bilgi bulunduğu gibi açıklamalara da yer vermiş. Bu eserin yazıldığı 1341 (1922) yılından sonra eserde yer alan mezarlık ve hazirelerden birçoğu yok edilmiş. Son yıllarda Bedri Mermutlu hocamızla birlikte Bursa Mezar taşları üzerine çalışıyoruz. Çalışmanın birinci cildi olan Tarihi Bursa Mezartaşları I Bursa Hazireleri adıyla çıktı. Yakında bu serinin ikici cildi Emirsultan Mezarlığı adıyla çıkacak.

Ben bu bağlamda merhum Süleyman Çelebi’nin kabrini sormak istiyorum. Tam olarak nerdeydi hazretin kabri?
Dağınıkselviler veya Dokuzselvi diye bilinen ve Çekirge yolu üzerinde bulunan Yoğurtlu Baba Dergâhı Haziresi’ndeydi. Orası da yok olan mezarlıklardan birisi.

Süleyman Çelebi de Yoğurtlu Baba Dergâhı’na mı defnedildi; nerededir Yoğurtlu Baba Dergâhı tam olarak?
Şu an Çekirge yolu üzerinde Başkanlık Konutu ve Çırağan Kafe’nin bulunduğu bölge. Orası tarihi bir mezarlıktır. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi de buraya defnedilmiştir.

Süleyman Çelebi’nin önceden de bir türbesi mevcut muydu?

Bir zamanlar türbesi olduğu ve 1620 yılında yıkıldığı kaynaklarda geçiyor. Süleyman Çelebi’nin mezarı Sultan Abdülhamid döneminin ileri gelenlerinden ve sultana yakınlığıyla bilinen Hacı Ali Paşa tarafından tamir (ve restore ) edilmiş, mezarına Hacı Ali tarafından itina ile işlenen bazı taşlar konulmuş. Mezarının yan taşları Bursa Türk İslam Eserleri Müzesi deposunda. 1946 yılında dönemin valisi Fazlı Güleç tarafından bir türbe yaptırılmak istenmiş, bunun için Özel İdare bütçesine para da koydurulmuş, ancak proje uygulanamadan kalmış. Şimdiki mezar ise Merhum Kâzım Baykal’ın öncülüğünde Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından açılan bir yarışma sonucu yapılmış.

Yoğurtlu Baba hakkında bilgi verebilir misiniz; kimdir?

Asıl ismi hakkında da hayatı hakkında da fazla bilgi yok elimizde, ancak yoğurda çok düşkün olduğundan Yoğurtlu Baba ismini aldığı, zâviyede sakin olduğu ve vefat ettiğinde, zaviyenin yanında bulunan caminin doğu tarafına defnedildiği yazılıyor. Bursa ve Anıtları adlı kitabında Kâzım Baykal, “...şimdi bu zatın mezarı durmaktadır” ; Süleyman Çelebi’nin mezarının yapımı münasebetiyle hazırlamış olduğu kitapçıkta da, burada çok önemli şahısların mezarlarının olduğunu belirterek “... son kalan Yoğurtlu Baba ile Çelebi (Süleyman Çelebi) merhumun mezarlarıdır” şeklinde bir ifade ile bu tarihte Yoğurtlu Baba’nın mezarının yerinde durduğunu yazmakta.

Dergâhın kaybolan haziresinde başka hangi zevat var?

Birçok isim var: Ahmed İlahî, bu zat Yoğurtlu Baba Dergâhı’nı faaliyete geçirerek ismini vermiş, irşad faaliyetlerine burada devam etmiştir. Eserleri vardır. Mehmed Neşrî var; Kitâb-ı Cihannümâ adlı Osmanlı Tarihi’nin yazarıdır bu zat da. Şeyh Mehmed Efendi, Karaferyeli Mustafa Efendi, Yakub Efendi, Mustafa Efendi, İlâhizade Ali Efendi, İlahizade Yusuf Efendi, Şehzâde Hocası İbrahim Efendi, Mehmed Efendi, Ahmed Hamdi Paşa, Uşşâkî Hüseyin Kenzî, İsmail Dede, Abdüsselâm Kadıhan Efendi, Ruscuklu Mustafa Efendi, Karagöz, Mustafa Çelebi.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Amerikalı bir yazar var: Mark Twain. Bu zat bir hikâyesinde, mezarından hicret eden bir ölü ile konuşur. Dirilerin ilgisizliği yüzünden mezar taşını yüklenerek giden ölü, ilgisizlik ile bakımsızlıktan duyduğu üzüntüyü dile getirir. Twain bu ‘kara mizah’ hikâyesinin sonunu şu manidar cümle ile bağlıyor:

“Mezarlıklarını bu halde bırakmaktan çekinmeyen bir toplum, hakkında yapılacak her türlü ağır eleştiriyi de rahatça sineye çekebilir.”

Yoğurtlu Baba Dergâhı Haziresi’nde medfun şahıslar da acaba mezar taşlarını alıp gittiler mi?

İlginiz için teşekkür ederiz efendim…

Röportaj: M.Çağan AZİZOĞLU
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.