SON DAKİKA
Hava Durumu

İnsan kendine emek vermekle mükelleftir

Yazının Giriş Tarihi: 09.03.2023 22:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.03.2023 22:42

Hakikat sonrasında, doğruların nesnel deliller yerine, birtakım duygu ve inançlarla belirlenmesini sağlayan politik kavram… 
Hakikati anlamaya yarayan nesnel standardın yok olması, bilgiler ve görüşlerin birbirlerine girmesi…
Kamuoyu oluşturmak için duyguların, nesnel verilerden daha fazla etkili olması durumu…
Yukarıdaki tanım ‘post truth’ kavramının tanımıdır. 
Bu kavramı ilk kez Armağan Çağlayan’ın TV2’de yaptığı söyleşi proğramında duydum. Çok güzel bir programdı. Hafta içi 16:00 da kavramlar üzerine, uzmanlarla yarım saat konuşuyordu Armağan bey.
Ne olduysa 3-4 ay sonra aniden bitiverdi, o programdan çok şey öğrendim.
Öğrendiğim kavramlardan biriydi Post truth. Konunun uzmanı, “Bu çalışma için ufak bir kamuoyu yoklaması yapılır, zemin uygunsa şiddetini artırarak devamı gelir” demişti.
‘İstanbul Beyoğlu’nda Asmalı Mescid mahallesinde, tarihi Asmalı Mescidi yıkıp gökdelen yapacaklar’ yalan haberi üzerine örgütlenen insanların trajikomik hallerini örnek vermişti. Asmalı Mescid bir semt adı ve orada o isimde bir mescid yoktu. Örgütlenen insanlar arasında, o semtte oturan insanlar bile vardı. Buluştuklarında mescidi ve inşaat alanını çok aradılar, bulamadılar ve dağıldılar demişti. 
Bu denekler, “Biz aptalız” demediler. Olaydan sonra, yalan haberlere karşı kendilerini koruyacak bir kalkan edinmediler. Çünkü böyle bir kaygıları yoktu. Herhangi bir şeye başkaldırmak onları tatmin etmeye yetmişti. Bu tavır, çocukken ‘uslu çocuk’ olan yetişkinlerin tavrıdır. Bu tipler, 80 yaşında da olsa ergendirler. Ergenler masumdur ama bunlar kötüdür.
Yalanı tercih edip, bu konuda seçici olmamak gerçeğe ve doğruya kapıları kapatmaktır. Adil olmak, hakikatin peşine düşmek sadece mahkemelerin işi değildir. Bizzat bizim omurgamızı, duruşumuzu oluşturan Ahlaki bir sorumluluktur. Post truth’un tek sermayesi, bu kaygıyı taşımayan insan yığınlarıdır. 
Sosyal medyada The Doubt (şüphe) filminden bir sahne izledim. Kadın, rahib’e gidip, “Komşum hakkında yalancı tanıklıkta bulundum, günah çıkarmak istiyorum” dedi. Rahip, “Şimdi evine git, kuştüyü bir yastık al, pencerenden silkele gel” dedi. Kadın denileni yaptı, rahip, “Şimdi git, o tüyleri topla” dedi. Kadın, “nasıl toplarım, rüzgar onları tüm şehre dağıttı” demesi üzerine, Rahip: “Yalan haber/ dedikodu da böyledir kuytu köşe her yere girer” dedi.
Eğer bu kaygıyı taşıyorsak –ki mutlaka taşımalıyız- sazanlığı bırakıp gerçeğin peşinde olmalıyız.  Bunu yapamıyorsak susmalıyız. Günümüzde bilgi çokluğu bilgi kirliliği yaratıyor. Birkaç yıl önce “PTT kargo cezaevlerine Kur’an-ı Kerim dışında kitap gönderilerini kabul etmiyor” haberini okudum. O kadar güvendiğim kaynaklardan okudum ki, şüphe ettim. PTT’ye gittim ve memura bunu sordum. Adam şaşırdı. “Nereden çıktı, tamamen yalan” dedi. Gerçeği öğrenmek, sürüklenip gitmemektir. Kendini fitneden korumaktır. Tembel olmayı bırakmaktır ayrıca. İnsan kendine emek vermekle mükelleftir. Beynimiz/ aklımız bu işler için var. Yoksa niye yaşıyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.