SON DAKİKA
Hava Durumu

İslamcıların Ulus Devlet Sınavı

Yazının Giriş Tarihi: 28.12.2015 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.12.2015 06:00
 
Türkiye’de İslamcıların önemli bir kesimi “Ulus devlet” fikrinin ve uygulamasının bu günkü sorunların kaynağını oluşturduğu fikrine oldukça yakındır. İslamcılar tek bir kesimden anlayıştan olmadıkları için hemen her kesimin “Ulus Devlet” fikrine olan itirazı da faklı gerekçelere dayanmaktadır. Türkiye’nin yüz yüze olduğu ağır siyasi ve terör sorunlarının da kaynağının “ulus devlet” olduğu fikri de oldukça yaygındır.
Ulus kelimesi, millet kelimesi yerine adeta zorla ikame edildi. Millet bir inanç etrafında toplanan insan grubu olduğundan üstelik bir de Arapça kökenli olduğundan, Cumhuriyet döneminin bir döneminden itibaren, millet kelimesinin yerini ulus almıştır. Milletten türeyen milliyetçilik de altı oktan birisidir. Milletin yerini alan Ulus, Türkiye’de cumhuriyetle yeniden şekillenen devletin de bir sıfatı olmuştur. Ulusal Devlet, Ulusal Sınırlar, Ulusal gelir gibi farklı kullanımları vardır.
Ulus devlet’in tanımında ve uygulamasında farklılıklar da vardır. Genel olarak bir ulus’a ait olan devlet biçiminde kullanılır. Böyle bir ulus devletin temel özellikleri ise felsefi mülahazalardan önce idarenin şekillenmesinde kendini gösterir. Çünkü dünyada genel geçer uygulama ile ulus devletler, tek devlet, tek başkenti, tek resmi dili, tek ordusu, tek polisi, tek para birimi, tek hükümeti, tek meclisi olan devletlerdir. Türkiye, Nazi Almanyası ve İsrail gibi farklı uygulama örnekleri olan ulus devletler vardır. Türkiye örneğine bakıldığında Ulus/Milli devlet’in inşası oldukça eskilere dayandığı görülür.
Osmanlılarda ki Eyaletin (beylerbeyliğinin) elbette bu günkü state kelimesi ile bir ilgisi yoktur. Eyaletin yöneticileri tümüyle devlet memuru özelliği taşırdı. İdari mali hiçbir muhtariyetleri de yoktu. İmtiyazlı sayılan eyaletler, Eflak, Boğdan, Hicaz, Garp Ocakları, Kırım ise idari mali bakımdan muhtar ve mümtaz eyaletlerdi. Yönetim bakımından bunların dışında hiçbir eyaletin ayrıcalığı yoktu. Ancak Duraklama ve gerileme dönemlerinin bir özelliği olarak, denetlenemeyen bazı yerel beyler, feodaller Ayanlar ortaya çıkmıştı. Bu yerel beyler ise II. Mahmut döneminde (1807/1839) ortadan kaldırılmıştır. Yine eskiden olduğu gibi yönetimde “merkeziyetçilik” esas alınmıştır.
Günümüzde daha çok “millet sistemi” diye adlandırılan bir idari tasarruf da Osmanlı yönetiminin temel bir esası olmuştur. Her farklı din ve farklı dinlerin değişik mezhepleri ayrı bir millet sayılmış, onların dini önderleri, kiliseleri, ibadi, hukuki, vakıf ve eğitim işlerinde kendi cemaatlerinin lideri ve padişaha karşı temsilcileri olmuştur. Rum milleti, Ermeni milleti, Bulgar milleti gibi. İlginçtir millet sistemi uygulaması yalnızca Müslüman  olmayan topluluklarla sınırlı olmuştur. Çünkü Osmanlılar, halkı Müslüman olan ve olmayan diye temel iki sınıfa ayırır ve Müslümanları da tek bir millet sayarlardı.
Yönetim bakımından Osmanlılardaki en önemli değişiklik meşrutiyetle geldi. Bu dönemde bir Kanun-i Esasi ilan edildi. Buna göre; resmi dil Türkçeydi,  Mebusan Meclisindeki müzakereler Türkçe olacaktı ve mebus olmanın şartlarından birisi de Türkçe bilmekti. Anayasa Türkçeden başka bir resmi dil kabul etmemişti.
Osmanlılar halkı, reaya, tebaa, ahali kelimeleri ile nitelendirirken Fransız İhtilali sonrasında “Osmanlı Milleti” gibi bir kavram ortaya çıktı. “Din ve ırk farkı gözetmeksizin Osmanlı sınırları içinde bulunanlar” için kullanılan bu kavram, Hıristiyan toplulukların isyanları ve ayrılma isteklerinin engellenememesi üzerine yavaşça terk edildi ve yerini “Millet-i İslamiye” aldı. Millet-i İslamiye kavramı da Arapların, Arnavutların ve Kürtlerin isyanlarını, ayrılma isteklerini engelleyemedi.
DEVAM EDECEK…
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.