SON DAKİKA
Hava Durumu

KADER

Yazının Giriş Tarihi: 22.10.2022 20:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.10.2022 20:08

Kader, ölçmek, planlamak, düzenlemek, takdir etmek, talih, baht, güç, kuvvet demektir. Evrende olup bitenlerin, Allah’ın koyduğu yasalar içinde meydana gelmesini, bazıları alın yazısı, cebriye, fatalizm gibi terimlerle adlandırılmıştır.


Cebriye, Emevilerin kendi iktidarlarını meşru göstermek için sahiplendikleri bir görüş olarak bilinmesine karşılık, İslamiyet öncesinde de böyle bir görüşün varlığı bilinmektedir. Batıda fatalizm olarak bilinen bu görüşün varlığı, olayın Araplar ile Emeviler ile sınırlı olmadığı göstermektedir.


Kader, Allah’ın evrende geçerli kıldığı yasalarıdır. İnsanda evrendeki bir varlık olarak bu yasaların dışına çıkamaz. İklim olayları, depremler bunun örnekleridir. Ne var ki insan yapıp ettiklerinden dolayı sorumlu tutulmuştur.


Buna karşılık insan irade ve akıl sahibidir. Bunun sonucu olarak yapıp ettiklerinden sorumludur. Madem insan yaptıklarından dolayı cenneti veya cehennemi hak edecektir, o halde yaptıklarını hem seçerek, bilerek yapması hem de sonuçlarına katlanması kaçınılmazdır. Bu da insanı diğer varlıklarından hem farklı eden, hem de sorumlu eden tarafıdır.
Türkiye’de kaderi, cebriye ya da fatalizm haliyle gören anlayış yaygındır. Kim nerede “kaderden” söz etse hemen ilahi iradenin takdiri olarak anlaşılır. Kul planında insanın dahli, sorumluluğu yok sayılır. Görmezlikten gelinir. Kimin nerede hangi ırk ve ana babadan doğmuş olduğu, ne zaman nerede nasıl öldüğü bunun açıklayıcı örneği olarak hatırlanır.


Doğum, ölüm de ilahi takdirin yerini kim inkar edebilir? Bunun yanında bir katil neden yargılanıp cezalandırılır? Demek ki ölüm sadece ilahi takdirle açıklanabilir bir olay değildir. Hemen her ülkede itfaiyenin varlığı, yangın, afet vb. durumlara karşı alınmış bir tedbir değil midir?  Her şey takdiri ilahi ile olduğundan itfaiyeye ihtiyaç yoktur denilebilir mi? Elbette böyle bir değerlendirme hayatın doğal akışına aykırıdır. Her şeyi ilahi takdir ile açıklamak, insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmakla eş anlamlıdır. İlahi takdiri her işin öznesi bilmek, cehennemi, cenneti insan için gereksiz duruma getirir. İnsanın sorumluluğunu ortadan kaldırır.


İnsanın başına gelen her musibet kendi elleriyle yaptıklarından dolayıdır (Şura 42/30). Olup bitenlerin öznesi ilahi iradeyse  sonuçlarından insanın sorumlu tutulması adalet ile açıklanamaz. İnsanın geleceği, kendi kazandığına bağlıdır (Müddessir 74/38) ve insan için kendi kazandığından başka bir şey yoktur (Necm 54/39).


Buna karşılık 13 Ekim 2022’de Bartın/Amasra’da meydana gelen kazada 41 madenci hayatını kaybetti. Bakandan ocağın işletme müdürüne kadar bir tek kişi bu olaydan sorumlu tutularak görevden alınmadı. Evet soruşturma açıldı. Muhtemelen yargılamaların sonunda ceza alanlar  olacaktır. Yargılamanın yavaşlığı, önceden alınacak tedbirler ile bu kazanın önlenebileceği ya da can kaybının en az seviyede olabileceği kanaati kalacaktır. Soma gibi büyük faciaların yaşandığı olaylarda görülmüştür ki ölen öldüğü ile kalmıştır. Olayın sorumlusu diye yargılanıp ceza alanlar ise bu facianın yol açtığı acıları hafifletmemiştir.
Yönetim yetkisine sahip olanların, bu tür faciaları açıklarken kader gibi terimleri kullanması, sorumluları gizleme gibi anlaşılmaktadır. Yöneticilerin böyle bir kasıtları olmasa bile ortaya çıkan sonuç böyledir. Zaten yöneticinin sorumluluğu, bu tür olaylarda ilahi iradenin dahlini açıklamak değildir. Benzeri kazaları önlemek için yeterli tedbirin alınıp alınmadığını, kısa sürede açığa çıkarmak, asli görevleridir. İşin kelami, felsefi tartışması yönetimin işi olmadığı gibi, derde deva bir çözüm yolu da değildir.


Amasra faciasından sonra bakandan ocak müdürüne kadar, hiçbir yetkilinin görevinden alınmamış olması, ölenlerin öldükleri ile ailelerinin de onların acıları ile başbaşa kaldıkları kanaatini tahkim etmiştir. Bu faciada hiç kimsenin kusuru yokmuş gibi görevlerine devam etmesi, adalet duygusunu bir kere daha öldürmüştür. Üstelik adında adalet olan bir partinin döneminde böyle bir şeyin olması adalet için büyük bir kayıptır.


Türkiye’de Amasra’da ki facia benzeri olaylarda hep kaderin hatırlatılması, insanları bir çeşit çaresizlik içinde boğmaktadır. “Kaderi keder” durumuna getirmektedir. Ölüm kaçınılmazdır ve insan ölüm karşısında çaresizdir. Ancak önemli olan bu çaresizlikte hangi insanın ne kadar dahlinin olduğunun açığa çıkarılmasıdır. Yoksa o 41 can evlerinde her hangi bir hastalıktan ölselerdi bu tartışmalar yaşanmazdı. Demek ki tartışmanın temelinde ne kaderin keder olması ne de insanın ölüm karşısındaki çaresizliği yoktur.


Elbette faciadan sonra yöneticilere karşı bir öç alma yarışı başlatmak da haddi aşmak olur. Adalet zaten denklik demek değil midir? Yapılan iş ile göreceği karşılığın arasında bir denklik olmalıdır. Bunun için yargının güven içinde, işini yapabilmesi için bazı yetki sahiplerinin işten el çektirilmesi, işleri kolaylaştırabilirdi. Ailelerin acılarını hafifletebilirdi. Hesaba çekme işi yargı ile olacaktır. Yargının bunu bilerek işini çabuk ve adalet sınırları içinde yapması elde kalan tek tesellimizdir.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.