SON DAKİKA
Hava Durumu

Cami ve siyaset

Haber Giriş Tarihi: 23.02.2015 14:38
Haber Güncellenme Tarihi: 23.02.2015 15:38
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Cami ve siyaset
Omer-kaptan-resim-1HAZIRLAYAN: Ömer Kaptan/  kaptanomar@gmail.com

 
Ulucamiler İslam tarihinde her zaman siyasi deklarasyonun mekânı oldular. Tahta çıkan sultanlar kendi adlarına hutbe okuttular. Şehrin en büyük camisi her zaman halifenin veya iktidarın faaliyetlerinin hutbeler vasıtasıyla halka bildirildiği, meşruiyet kazandıkları mekânlar oldu...
Camilerin, bilhassa Ulu camilerin bu fonksiyonu Bursa Ulucami’de de devam etti. Caminin tarihinden birkaç örnekle Ulucamilerin bu fonksiyonunu hatırlamaya çalışalım.

Daha caminin yapılışında hangi duyguların sevk edici olduğuna dair şu tespitler bir hayli anlamlıdır: ‘Sultan Yıldırım Bayezid Anadolu birliğini sağlamak amacıyla beyliklerle mücadeleye girişti. Ancak bu süreçte beyliklere karşı sert bir siyaset izlemek zorunda olduğu için halkını kırmış olabilirdi. Bu zor yolculukta halkının desteğini almadan ilerleyemezdi. Bu sebeple hem halkın gönlünü kazanmak hem de içeri ve dışarıda herkese gücünü göstermek durumundaydı. Öyle sanıyoruz ki Yıldırım Bayezid’in askeri işler dâhil imar faaliyetlerinin gerisinde bu arzu yatıyordu. (İsl.Ans., Bayezid 1 mad., Halil Yınanç)

Bu amaçla Ulucami gibi o güne dek görülmemiş büyüklükte bir caminin yapılması halkın oldukça ilgisini çekmişti.

Ancak Bursalıların asıl kalbini kıran Yıldırım Bayezid değildi. Ulucami ile hatırası olan bir başka padişah Yavuz Sultan Selim, savaşıp ölümüne vesile olduğu kardeşlerini Bursa’ya defnettirmişti. Büyük abisi şehzade Ahmet Muradiye’de, diğer abisi Korkut ise Orhangazi türbesindedir. Bu maktul kardeşlerin Bursa’ya defnedilmeleri halkın kalbini kırmış olabilirdi. Bu yüzden Yavuz Sultan Selim’in Ulucami’ye ve Bursalılara gönderdiği hediyeler bir çeşit gönül alma olarak değerlendirilmiştir. Onun Bursa Ulucamiye hediye ettiği Kabe’nin kapı örtüsü, Kutsal emanetlerin en önemli parçalarından biriydi.

14 cami (1) “Yavuz Sultan Selim Han tahta geçtiğinde bu camideki ulema ve görevlilere cülus bahşişi olarak 10 000 akçe bağışlamıştır. Daha da önemlisi kutsal emanetlerin en önemli parçalarından birini, Kabenin kapı örtüsünü bu camiye hediye etmiştir.” (Asım Yediyıldız, Bir Mabedin Serüveni)

Camilerin ve bilhassa Cuma hutbelerinin algı oluşturmadaki bu etkisi bilindiği için Cumhuriyet döneminde dahi bazı resmî beyannamelerin halka hutbe ve vaaz yoluyla duyurulması hedeflenmiştir.  Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanmış şu olay güzel bir örnektir: “O günün Maarif bakanlığı halka duyurulmak üzere Ulucami imamına bir tamim göndermiştir. İmam Ali Naci Sevinç hoca hutbede yazıyı ilan etmek amacıyla söze girip hicivli bir biçimde elimde  “Ma Arif” (bilmeyen) bakanlığının gönderdiği bir talimname var. Vaktinizi almamak için okumayacağım siz okursunuz der ve kağıdı buruşturarak cemaatin üzerine doğru atar ve kıcaca yazıda ifade edilenleri dile getirir.” (Yediyıldız)

CUMHURBAŞKANIMIZ ULUCAMİDE NEYE HAYRAN KALDI?

Tabi bu verdiğimiz örneklerden, Sultanların camileri yalnızca çıkar amaçlı kullandıkları asla anlaşılmamalıdır. Ulucami’deki diğer Sultan izlerine bakıldığında yöneticilerin bu mabedlerle gönül bağının izlerini de görmek mümkündür. Osmanlının ilk dış borcunu aldığı yıllarda hiç çekinmeden hazine yardımı yaparak deprem sonrası caminin eskisinden bile güzel haline getirilmesini isteyen Sultan Abdülmecit, ve adalete yaptığı vurgularla meşhur sultan 2. Mahmut’un camiye hediye ettiği  adalet ayeti levhası bunlara güzel bir örnektir.

14 cami (2)Bilhassa sultan Mahmut’un ulu camiye gönderdiği adalet vurgulu levhanın, hünkâr mahfelinin tam önüne asılması hayli anlamlıdır. “Ve iza hakemtüm beynennasi en tehkumu bil adli” (Allah, insanlar arasında hükmedeceğiniz zaman Adaletle hükmetmenizi emreder) ayeti padişahların gözü önüne asılmıştır. Bu Adalet ilkesini vurgulayan levhanın üstünde de İslam dünyasında Adaletin timsali Hz. Ömer’in ismi asılıdır. Yani buraya gelen sultanın zihnine Adalet her namazda kazınacaktır. Sultan Mahmud’un levhası ulu camide altın kaplı tek levhadır.

Sultan II. Mahmud, herkesin anlayabileceği tarzda yazı yazmakta ustaydı. Nesih, sülüs ve özellikle celî sülüs üzerinde çalıştı. İlk önce Kebecizade Mehmed Vasfi’den, sonra da Mustafa Rakım Efendi'den ders aldı. Bazı yazıları Rakım Elendi tarafından büyük bir titizlikle tashih edilirdi. Varak altın ile siyah, nefti, mavi ve fes rengi koyu zemin üzerine malakari tekniğjyle kabartma olarak devrin sanatkarlarına yaptırılır ve imparatorluğun çeşitli şehirlerinde abidelere asılırdı. Topkapı Sarayı Kütüphanesi'nde, Sultan II. Mahmud'un tashih görmeyen yazılarından örnekler vardır. Ulucamiden başka, bir levhası Sultan Abdülmecit türbesinde, diğer bir levhası da Edirnekapı’da bulunan Nizam dergâhında, bir levhası da Ayasofya Camii’nde asılıydı.  (Ali Alparslan, Osmanlı hat sanatı tarihi, ayrıca bknz kalemguzeli.org)

Padişahın Bursa Ulucamide asılı bulunan levhası geçtiğimiz günlerde yine gündem oldu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Bursa’ya bir ziyaret gerçekleştirmişti. Ziyaretin en dikkat çekici durağı Ulucami idi. Cuma namazını camide eda eden Erdoğan namaz bitiminde yüzlerce kişiyle el sıkıştı daha sonra ise Bursa İl müftüsü Mehmet Emin Ay hocamızla birlikte Hünkar mahfiline doğru yöneldi. Hünkar mahfelinin önüne varıldığında kendisine yeni bakımdan geçen Kabe’nin kapı örtüsü gösterildi. Hakkında bilgi verildi. Ancak onun ilgisi örtünün hemen üzerindeki sultan Mahmut’un adalet levhasında idi. Kimse bilgi vermemesine rağmen kendisi yazıyı okudu ve ‘bunu bize göndermeniz lazım’ diyerek aynısından Ak Sarayda bulunması gerektiğini ima etti. Cumhurbaşkanımızın espirisi etrafındakileri gülümsetirken Adalet vurgulu yazının hikayesini bilmesi takdir topladı.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.