SON DAKİKA
Hava Durumu

Drama ile Arkeopark'ta zaman yolculuğu

Avrupa’nın en büyük tarih öncesi parkı unvanına sahip Aktopraklık Höyük Arkeopark ve Açıkhava Müzesinde drama ile katılımcılara ade

Haber Giriş Tarihi: 06.10.2019 18:29
Haber Güncellenme Tarihi: 06.10.2019 19:29
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Drama ile Arkeopark'ta zaman yolculuğu
Avrupa’nın en büyük tarih öncesi parkı unvanına sahip Aktopraklık Höyük Arkeopark ve Açıkhava Müzesinde drama ile katılımcılara adeta zaman yolculuğu yaşatarak bilgi edinme deneyimi kazandıran Drama Eğitmeni Ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Meryem İnci Günay ile kalıcı bilgide dramanın etkisini konuştuk. Türkiye’de ilk müze kulübü kurucusu olan Günay, şimdilerde başka bir ilki gerçekleştirerek arkeolojik alanda en uzun soluklu ve planlı drama eğitimlerini veriyor. Günay, okul öncesinden yetişkin gruba uzanan geniş yaş aralığındaki katılımcıların deneyimlerine dair gözlemlerini paylaştı.
Canan GÜLEÇ

Aktopraklık Höyük Arkeopark ve Açıkhava Müzesi, Avrupa’nın en büyük tarih öncesi parkı unvanına sahip. Günümüzden 8 bin 500 yıl önceki döneme ait canlandırılmaların yer aldığı Arkeopark, Akçalar Aktopraklık mevkiinde yer alıyor. Bölgede yapılan kazılarda bulunan buluntuların da sergilendiği Arkeopark, örnek bir tarihi ve turistik mekân. Arkeopark, Akçalar Beldesi  Aktopraklık  Mevkii'nde 2004 yılından itibaren tarih ile bugün arasında zaman tüneli gibi uzanıyor. Arkeopark’ın sürekli bir okul gibi eğitim veren Açıkhava müzesi olması ise İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Grubu Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul’un projesi ile gerçekleşti. Karul’un projesinde fark yaratan önemli hamle de tıpkı Avrupa müzelerinde olduğu gibi Aktaopraklık’ta bir eğitimcinin görev alması gerektiği düşüncesiydi. Bu öngörü üzerine Türkiye’de ilk müze kulübü kurucusu olan Drama Eğitmeni Ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Meryem İnci Günay, Arkeopark’ta zaman yolculuğunu drama ile adeta deneyimlenmiş gibi kalıcı bilgiye dönüştürüyor.


TARİHİ DENEYİM
Arkeolojik parkların kurulduğu alanlarda, doğal atmosferin içinde antik çağlara ait yaşam ve üretim biçimleri canlandırılması hedeflenmiştir. Diğer yandan arkeolojinin kullandığı bilimsel yöntemler ile ilgili uygulamalı faaliyetler ile bu bilimin daha yakından tanınması mümkün hale getirilmiştir.
ARKEOLOJİ, OKULUNDA ÖĞRENİLİR
Proje kapsamında arkeoloji ve ilişkili dallardan gelen uzman ve öğrencilere yönelik aktiviteler için söz konusu tüm bu canlandırmalar birer arka plan olarak kullanılmaya hazır hale getirilmiştir. Ayrıca sit alanı içinde kalan küçük bir meşe korusu deneysel çalışmalara yönelik düzenlenmiş ve alanın bir ‘Arkeoloji Okulu’ olarak işlev görmesini sağlayacak atölye ve deneysel çalışmalarda kullanılmak üzere açık alan derslikleri oluşturulmuştur. Aktopraklık Höyük kazı çalışmaları 2009 yılında yapılan protokolle Bursa Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi yürütücülüğünde ''Arkeopark'' projesine dönüşmüştür.


ARKEOLOJİ MÜZELERİNİ DRAMA İLE YAŞAMAK
Drama Eğitmeni Ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Meryem İnci Günay, drama liderliği eğitiminin son aşamasında projesini de arkeoloji müzeleri üzerine hazırlamış bir eğitimci. Proje çalışma gerekçesinde geçmişten günümüze müzeciliğin değişen tanımını anlatıyor Günay; “Yıllar öncesinden eserlerin toplanarak korunması ve bakımının yapılmasıyla başlayan Müzecilik,  genel ve gerçek anlamını 1746 senesinde Fransa’ da bulmuştur. Bu anlamda 1750 yılında kurulan “Luksenburg Müzesi” dünyanın bilinen ilk müzesidir. Rönesans’la birlikte her alanda olduğu gibi müzecilik alanında da gelişmeler gösterilmiş ve Müzecilik kurumsallaşmaya başlamıştır. (Buyurgan-Mercin,2005) Öncelikle saraylarda özel koleksiyonlarla açılan müzeler bu süreç içerisinde halkın da gezebileceği müzeler haline gelmiş ve birçok yerde yeni müzeler açılmış,  bu müzelere zamanla özel müzeler de eklenmiştir. 19 yüzyılda ise müzecilik açısından çok önemli gelişmelere sahne olunmuştur. Bu yüzyılda sergilenen eserlerin estetik değerleri üzerine durulmuş ve sanat eserleri ile etnografı eserleri birbirinden ayrılmıştır. Müzelerde çeşitlilik başlamış, sergileme yolları farklılık göstermiş mizansenler ve canlandırma objeleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzyılın sonuna doğru ise müze çalışmalarının içine eğitim çalışmaları da girmeye başlamış ve müzelerin toplama, koruma, sergileme işlevleri arasına eğitim işlevi de eklenmiştir.”
EĞİTİMDE YENİ BAKIŞ: MÜZE PEDAGOJİSİ
Günümüzde müzelerin eğitim mekanlarına dönüştüğüne dikkat çeken Günay, yaratıcı dramanın bu sürece en uygun yöntem olduğunu anlatıyor: “Müzeler eğitim ortamları olarak değerlendirilmeye başlandığında çağımız eğitim anlayışına uygun bir şekilde en verimli yararlanma yolları araştırmasına gidilmiş, akla gelen ilk soru “nasıl bir yöntem izlenmelidir” olmuştur. Bu araştırma müze-eğitim bilimi ilişkisini yani Müze Pedagojisini doğurur. Bu soruya verilebilecek en uygun cevap ise Yaratıcı Drama etkinlikleridir. Yaratıcı drama; bir grubu oluşturan üyelerin yaşam deneyimlerinden yola çıkarak bir amacın, düşünenin, doğaçlama rol oynama vb tekniklerden yararlanarak canlandırmasıdır. Bu canlandırma süreçleri deneyimli bir lider/eğitmen eşliğinde yürütülürken kendiliğindenliğe, şimdi ve burada ilkesine,-mış gibi yapma dayalıdır ve yaratıcı drama oyunun genel ilkesinden doğrudan yararlanır. Yaratıcı drama hemen her yaş grubuna dönük olarak her mekânda uygulanabilir. Günümüz müzelerinde kullanılan en etkin öğrenme araçlarından biridir. Müzelerde bulunan nesneler korunaklı bir şekilde izleyiciye oldukça mesafeli durumdadır. Drama etkinlikleri yapılandırılan müze eğitimi, izleyiciye deneyim yaratarak nesnelerle bağ kurmasını sağlar, bu durum izleyicinin sergilenen nesnelerle zengin anlamlar yaratmasını zemin hazırlar. Müzelerde, öğrenmenin eğlenceli ve tüm duyuları içine alacak şekilde gerçekleşmesi önemli görülmektedir Ziyaretçileri izleyen konumunda çıkararak nesnelerle bütünleştiren algılama ve bilgi düzeyini artıracak eğitim-öğretim süreçlerinin yapılandırıcı yaklaşıma göre planlanması önem kazanmaktadır. Bu bağlamda yaratıcı drama öğretim sürecini planlamada etkin bir öğretim yöntemi olarak ele alınabilir.”
AKTOPRAKLIK’TA AVRUPA AYARINDA DÜZENLEME
Türkiye’de ilk müze kulübünü kuran Meryem İnci Günay’la Aktopraklık’taki müzede görev alma sürecini konuştuk: “Aktopraklık’ta arkeolog Prof. Dr. Necmi Karul Arkeopark’ı kurduğunda ben de projeye dahil oldum. Bir müze açılırken arkeolog, müze temsilcisi, sanat tarihçisi olması lazım, bunların hepsi Türkiye’de bu şekilde görevlendiriliyorlar ancak Avrupa’da bir eğitimci sürece dahil oluyor. Necmi Karul bu şekilde planlama yaptığı için de Büyükşehir Belediyesinden süreç devam ederken talepte bulunuyor ve ben de ekibe dahil oluyorum.”


HER YAŞA AYRI PLANLAMA UYGULANIYOR
Henüz müze açılmadan planlar hazırladıklarını ve yaş gruplarına göre etkinlikler düzenlediklerini anlatan Günay, Arkeopark’taki drama etkinliğine kimlerin katıldığına dair şu bilgileri paylaştı: “Biz orada her yaş grubu için ne yapabileceğimize dair planlarımızı yaptık. Gelen öğrenci grubunun tüm zamanı planlanmış oldu. Etkinliklerimiz gelen yaş grubuna göre değişiyor. Okul öncesi etkinliğimiz ayrı, ilkokul ayrı, ortaokul lise birbirine oldukça yakın, lisans düzeyinde var ve şehir dışından lisans öğrencileri gelip tarih öncesi dönem etkinliklerine katıldılar ve her yaz düzenlenen yaz okulumuz var. orada da farklı bir programla ilerliyoruz. Onun dışında çocuk ebeveyn gruplarımız da var.”
TÜBİTAK PROJESİNDE HERGÜN UYGULAMA YAPILDI
Arkeopark, her yaş grubu için açık bir müze ancak Drama Eğitmeni Ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Meryem İnci Günay eşliğinde uygulama yapabilmek için hafta sonu gruplarına dahil olmak ve öncesinde kayıt yaptırmak gerekiyor. Geçtiğimiz yıl TÜBİTAK projesi kapsamında her gün uygulama yaptıkları bilgisini veren Günay önemli bir detaya dikkat çekiyor: “Aktopraklıkta planlanan müze binası da tamamlanarak hayata geçirildiğinde drama uygulamaları da her gün yapılabilecek.”
ADETA ZAMANLA OYUN OYNUYORLAR
Aktopraklık kazı alanındaki eğitim uygulamasında çocuklar, adeta zamanla oyun oynayarak öğreniyorlar. Tarihi bilgileri dramaya uyarlayan Günay, çocukların deneyimlediği uygulamayı anlattı: “Çalışma kağıtlarımız var ve çocuğa öğretmek istediğimiz kavramları belirliyoruz; höyük, neolitik nedir? Müze, arkeoloji, arkeolog, Aktopraklık neresidir? Kerpiç ev nedir? Buluntu nedir? Bu kelimelerin tanımların olduğu bir bulmaca çözdürüyoruz. Daha sonra da bunları tek tek açıklıyoruz. Kelime oyunları oynuyoruz. Daha sonra biz neyiz, ne olabiliriz üzerine çocuğa sorular sorduruyoruz. Çocuğa vereceğimiz bilgiyi alabilmesi için boşluk oluşturmasını sağlıyoruz. Örneğin şekle dair bir yapboz yapıyorlar sonra nedir ne için kullanılır sorularını soruyoruz. Çocuk merak ediyor. Sonra anlatıyoruz bunun bir sapan taşı olduğunu, sonra diyoruz hadi dramayla bunu kullanmayı anlat.”
SÜREKLİ DRAMA EĞİTİMİ OLAN TEK ARKEOLOJİK ALAN
Aktopralık sürekli drama eğitimi destekli tek arkeoloji alanı. Aynı öğrencinin yakın zaman içinde tekrar geldiği bir süreç yaşanmıyor ve bu nedenle her ziyaretçi bir deneyim olarak değerlendiriliyor. Burada okuma yazması olan yaşlardan itibaren öğrenci grupları içinse yapılan etkinliklere dair Günay, “Tabu benzeri bir arkeoloji oyunumuz var. Birkaç tur sonrası çocuklarda birinci olma yarışı arasında kelimelerin anlamlarını daha yeni sorarken söylemeye başlıyorlar. En sonunda da değerlendirme anketimiz var. Ankete göre her sene kendimizi revize ediyoruz. Üst yaş gruplarından gelen dönüşler çok iyi, Bursa’da böyle bir yer olduğunu bilmeyenler var. Bütün gün birlikteler ve çok iyi vakit geçirip eski döneme dair mimarileri birebir görmek onlar için önemli kazanım. Köyde yaşamı canlandırıp Osmanlı evlerine gidiyoruz, 6500 yıl geriye gidip kalkolikit döneme geçiyoruz.”
GÖRSEL CANLANDIRMALARLA BİLGİ KALICI OLUYOR
Günay, drama uygulaması ile bilginin kalıcı olma sürecine dair şu örnekleri anlattı: “Görsel üzerinden canlandırmalar yapıyoruz, tarihteki ilk baltanın, modeli var, o döneme ait bulunan boncuklarda kadın erkek hepsinin çok süslü olduğunu görüyoruz mesela, bunlar üzerine yaşamlarını sorguluyoruz. Biz etkinliklerimizde direkt müzeye girmiyoruz, önce canlandırma yapıyoruz sonra müzeye geçiyoruz. Kalabalık bir grup geldiğinde de yönergeleri ona göre veriyoruz. Ebeveyn çocuk gruplarında 15 ideal oluyor, ikişer kişi olunca 30 oluyor katılımcı sayısı. Yetişkinlerde sayı sınırlamasına çok gerek olmayabilir ama küçük yaş gruplarında yönerge vermek değil sizin katılıp dahil olmanız gerekiyor. Hafta sonları eğitimlerimize katılabiliyorlar.”
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.