SON DAKİKA
Hava Durumu

Hakikatin Peşinde-10- Belki de ümit en güçlü silahtır…

Ünlü savaş fotoğrafçısı Robert Caba’nın ‘’Bir savaş fotoğrafçısı olarak ömür boyu işsiz kalmayı isterdim’’ sözü, insanın e

Haber Giriş Tarihi: 29.01.2016 12:06
Haber Güncellenme Tarihi: 29.01.2016 13:06
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Hakikatin Peşinde-10- Belki de ümit en güçlü silahtır…
Ünlü savaş fotoğrafçısı Robert Caba’nın ‘’Bir savaş fotoğrafçısı olarak ömür boyu işsiz kalmayı isterdim’’ sözü, insanın edineceği menfaatten, başkalarına gelecek zararı düşünerek içtenlikle feragat etmesiyle ilgili çok çarpıcı bir söylemdir.

 

Şiddeti çeşitli kisvelere büründürmüş, insan hakları bayrağını taşıyan ülkelerin, savaşı meşrulaştırmak adına yürek parçalayan eylemlerine seyirci olan bizler, yapılanın çoğu zaman bizim menfaatimiz için yapıldığına inandırılıyoruz. Propagandalarla, algımızı çarpıtan görsellerle ve söylemlerle zehirleniyoruz. Böylelikle, güvenliğimiz , huzurumuz, özgürlüğümüz,  değerlerimizi koruma ve daha pek çok şey adına savaşın zorunluluğu ile ilgili en ufak bir şüphemiz kalmıyor. İnsanın sefaletinin biricik kaynağı da kendisi oluyor. Sonuçlarıyla yüzleştiğimizde, insan hırslarının daha nelere gebe olduğunun korkutuculuğuyla da yüzleşiyoruz. Duyarlılığın zaafiyet yarattığı anlayışı toplumsal bir karakter kazanıyor. Çoğu zaman göstermelik yapılan insanlık adına iyi sayılabilecek eylemler bile, gösteri bitimiyle beraber son buluyor.

2 betüllll

İran-Irak savaşı, Körfez savaşı, katı Saddam devri ve onun devrilmesi sonrası ABD işgali ile huzursuz bir yakın tarihe sahip Irak, şimdi de Işıd diye bilinen sözde İslami terör örgütüyle mücadele içinde dengelerini kurma çabasında. Her gün medyadan iletilen korku salan haberleriyle, uğruna savaştıklarını iddia ettikleri dinin masum mensuplarını, dünya gözünde töhmet altında bırakıyorlar.

Dohuk, Kuzey Irak Kürt Özerk bölgesinin 4 büyük ilinden bir tanesi. Bu ilde, Yezidi  mülteci kampına vardığımda, beklediğim hengamenin aksine büyük bir sessizlikle karşılaştım. Işıd’den kaçarak Sincar ilçesinden Sincar dağına, oradan da buradaki mülteci kampına sığınan ailelerin çadırlarına konuk oldum. İngilizce bilen bir gencin vasıtasıyla konuştuğum, sınırlı yiyecek ve içeceklerini büyük bir misafirperverlikle bana ikram eden, geleceğe ümitle bakabilen bu insanlar, kalbime musallat olan garip bir sızıyla beni sarstılar. İnsanın her koşulda ümidini muhafaza edebilmesi, kötü şartların değişeceğine olan inancı yaşamını devam ettirebilmesi için yegane itici güç. Ümit söz konusu olunca, tesadüfen ard arda kitaplarını okuduğum ve hayatlarını bu ümit duygusunun varlığı ya da yokluğu yüzünden farklı neticelendiren iki Yahudi yazar gelir aklıma. Ünlü yazar Stefan Zweig Yahudilerin içinde bulunduğu şartlar yüzünden 2. Dünya savaşı patlak verdiğinde, Avrupa’dan Brezilya’ya göçmüş; 1942 yılında, o zor şartlardan çok uzakta olmasına rağmen, Nazi Almanyasının ilerleyişi ve Yahudilerin geleceği ile ilgili kaybettiği ümidi yüzünden eşiyle beraber intihar etmiş. Diğer bir ünlü psikiyatrist yazar Victor Frankl 2. Dünya Savaşı'nda Alman toplama kamplarında çok ağır koşullarda 4 yıl kadar süren bir tutsaklık geçirmiş ve bu zorluğun içindeyken bile şartların değişeceğine olan inancı ve ümidi, onu ayakta ve yaşamda tutmuş. Zweig bu zorluktan uzakta Brezilya’da ancak  ümidi yok ve 1942’de intihar ediyor; Frankl bu zorluğun göbeğinde, toplama kampında , ancak ümidi var ve yaşamını idame ettirip 1945’te özgürlüğüne kavuşuyor.

2 betülllll

Benim ümidimin alevi hiçbir zaman sönmüyor. Ancak nefesimi kesen bu durumların sonucu manevi yalpalamalar zaman zaman çaresizlik hissi getiriyor. Bütün her şeyini geride bırakarak sadece üzerindeki giysisiyle, bazen ufak bir çantayla yerinden yurdundan edilen, gözlerinin önünde yakınlarının, akrabalarının katledilişine tanık olan onca insanın, özellikle çocukların yaşadığı büyük bir travmaydı. Diğer bir mülteci kampında sohbet ettiğim, düzgün İngilizceli, çelimsiz ve bakımsız 15-16 yaşlarındaki genç, futboldan bihaber olan benimle , öncelikle ilgi alanı olan bu konuyu konuşmayı denedi. Ardından yavaş yavaş, öldürülen babasının hikayesini, annesi hiç tanımadığını, kampta insanların ona olan sahiplenici tavrını anlattı. Bir gün Amerika’ya gidecek ve orada bir sürü para kazanacaktı, eliyle işaret ettiği çevresindeki çocukların hepsini orada okutacaktı.  İnşallah dedim içimden, kalbim acıyarak.. İnşallah.. Ve daha nice hikayelere gerçekleşmesi dileğiyle kulak kesildim.

Dönmüştüm, ülkemdeydim artık. Sıcak evimde, ne yapabilirim, nasıl yapabilirim sorusuyla meşgul olan beynimle başbaşaydım. Ve ona sığındım. Ah dedim, Cennetten bize haberler yollayan rabbim ! Ne zaman yanımıza uğrayacaksın? Senin yüceliğini daha fazla hissetmeme izin ver yoksa yaşayamam ben, bilmezken yaşardım ama şimdi… şimdi olmaz...
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.