SON DAKİKA
Hava Durumu

MANDACILIK PARTİSİ

Yazının Giriş Tarihi: 05.09.2022 20:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.09.2022 20:32

4 Eylül 1919'da başlayan Sivas Kongresi'nde Türkiye için uygun olacak Manda idaresi günlerce tartışılmıştır; İngiliz Mandası mı ABD Mandası mı daha uygun olur diye. İtiraz için heyecanlananlara kaynak yazayım: Uluğ Iğdemir, Sivas Kongresi ve Tutanakları (TTK, Ankara 1999) adlı kitabı okumalıdırlar. Öyle boşu boşuna öfkelenmenin, heyecanlanmanın bir anlamı yoktur. O tarihte Türkiye’de en az yirmi il ve ilçede içerikleri birbirine yakın kongreler yapılmıştır. Erzurum ve Sivas kongrelerinin diğer illerdeki kongrelerden bir farkı yoktur. Sonradan kemal Paşa tek başına iktidar sahibi olunca, onun katıldığı kongreler çok önemli katılmadığı kongreler ise çok önemsiz duruma gelmiştir.


O günler de ABD’li General Harbord başkanlığında bir heyette Sivas'a gelmiştir. Kemal Paşa ve yakın arkadaşları, İngiltere'nin Damat Ferit Paşa hükümetini tercih ettiği görüşünden dolayı, İngiltere'ye kırgın ve hatta kızgınlardı. Halbuki İngiltere’nin Damat Ferit Paşa’yı behemehal desteklemek gibi bir siyaseti de bir nedeni de yoktur. Sivas Kongresinde, ABD Mandası daha uygun olur görüşü galip geldi. Ancak ABD bu Manda isteğini geri çevirirse, halimiz ne olur endişesi kongrede tedirginliğe ve kararsızlığa yol açmıştır. Bu yüzden kongrede doğrudan “ABD Mandası istiyoruz” diye bir karar açıklanamadı.


Bunun yerine Kemal Paşa, İ. Fazıl Paşa ve Rauf Orbay'ın imzaladıkları İngilizce bir mektup, ABD Kongresine gönderildi. Mektupta kısaca Türkiye'de bir ABD Mandası şartlarının araştırılması için, ABD Kongresinin bir heyet göndermesi istenilmiştir. Kemal Paşa'da Nutuk'ta "Böyle bir mektup yazıldı ama önem vermediğim için akıbeti ne oldu hatırlamıyorum" demiştir. (C.I, MEB, İstanbul 1973, s.114) Yani Kemal Paşa ABD’ye gönderdikleri mektubu kabul etmiştir. Ancak hatırlamak istememiştir. Bu kadarı doğaldır. Çünkü tarih hatırlanmak istemeyen pek çok olaylardan oluşmaktadır.


Sivas Kongresinde öyle "ya istiklal ya ölüm" ya da "tam bağımsızlık" istenildiği hatta cumhuriyetin temellerinin orada atıldığı iddiası sonradan icat edilmiştir. Eylül 1919'da bu iddialar ne Sivas'ın semasında ne de yerinde görülmüş, duyulmuş değildir. İşin tuhafı Sivaslılar da bu iddialar ile övünüyorlar. Kemalist idare zaten mümkün olduğu kadar her ilin övünebileceği bir hurafe icat etmiştir. Demek Sivas’ın payına da böyle bir şey düşmüştür. Sivas Kongresi, her nasılsa sonradan CHP'nin de kuruluşunun başlangıcı olarak kurgulanmıştır.


CHP'de yüzyıldan beri bununla övünmektedir. Kongrede elbette padişaha/halifeye ve şeriata bağlılık telgrafları da çekildi. Hem padişaha bağlılık hem de cumhuriyetin temellerinin nasıl aynı zamanda Sivas’ta  atıldığını kimse açıklayamamıştır. Belki İlber Ortaylı yeni bir keşifle bu durumu açıklayabilir ve tarih ilmine yeni bir katkıda bulunmuş olur. Yalnız Manda tartışması ve ABD kongresinden yapılan istek, CHP'nin geçmişine, şanına ve siyasi çizgisine uygun düşmektedir. Çünkü “çağdaş uygarlık” diye sömürgeci Batının bütün kültürel unsurlarını CHP sahiplenmiştir. Çağdaş uygarlık isteği, manda isteğinin örtülmüş halidir. İşte bu yüzden CHP bununla ile övünebilir bugünden başlayarak kırk gün kırk gece davul zurna çaldırarak partinin kuruluş yıldönümü kutlaması yaptırabilir. Doğrusu böyle bir şamatalı kutlama çok yakışır ise de CHP'nin kuruluş kutlamaları için davul zurnanın isabeti kuşkuludur. Çünkü CHP'ye sirtaki daha çok yakışmaktadır. Zaten CHP'liler her yıl İzmir'de 9 Eylül günü, Sirtaki oynayarak kuruluş kutlaması yapıyor değiller mi? Elbet kuruluş kutlaması için neyin daha uygun düşeceği hakkında bir bildikleri vardır.


CHP'nin kuruluşu için neden 9 Eylül'ün seçildiği de ayrı bir sorun sayılabilir. Çünkü 9 Eylül İzmir'in kurtuluşudur ancak bu kurtuluş günüyle Genel Başkan Kemal Paşa'nın ilgisi epeyce dolaylıdır. 9 Eylül 1922 günü sabahında İzmir'i 1. Ordu Komutanı Sakallı Nureddin Paşa kurtarmış ancak bir gün sonra, İzmir dağlarının çiçekli olmasının yol açtığı ulaşım zorluklarından dolayı, Kemal Paşa İzmir'e ulaşabilmiştir. Yani Paşa kurtarılmış İzmir'e ancak bir gün sonra gelebilmiştir.  İzmir’in dağları da kendisini işgalden kurtaran Nureddin Paşa’yı görmemiş, bir gün sonrasını Kemal Paşa’nın gelmesini bekleyerek, çiçeklerini bir gün sonra geç açmıştır. Bundan dolayı CHP'nin kuruluş gününde, bir günlük bir acelecilik yapılmıştır. Sırf Nureddin Paşa'nın başarısını elinden almak ve İzmir’in işgalden kurtarılmasının getirdiği itibardan, Nureddin Paşa’yı yoksun bırakmak için bu tarih kasten seçilmiş olmalıdır.


Teslim edilmelidir ki bunda da epeyce başarılı olunmuştur. Afyon’dan İzmir’e kadar Nureddin Paşa’nın kurtardığı herhangi bir il ve ilçede hatta doğup büyüdüğü Bursa’da parkta, caddede, okulda, sokakta, mahallede adı sanı yoktur. Bu durum Türk halkının kadirbilirliliği ile nasıl açıklanabilir? Tarihi yalnızca Kemal Paşa’nın biyografisi ile sınırlandıran ve ülkeyi onun özel mülkü gibi gören bir anlayışın sonunda Nureddin Paşa gibi kahramanlar yok sayılmıştır. Böyle bir vefasızlığın bir açıklaması yoktur.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.