SON DAKİKA
Hava Durumu

BTÜ’lü Koç’tan deprem önerisi “Akıl-fikir-çözüm-buluş”

Dünyada bilinen kara depremlerinin en büyüğü ve en yıkıcısı olarak gösterilen Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili gerek kurtarma gerek yardım kampanyaları devam ederken, depremle ilgili bilim adamlarının değerlendirmeleri de afetin boyutunu gözler önüne seriyor. Bursa Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersan Koç, Büyük Anadolu depremiyle ilgili çarpıcı tespitlere yer verdiği bir yazı kaleme aldı. 

Haber Giriş Tarihi: 16.02.2023 20:47
Haber Güncellenme Tarihi: 17.02.2023 02:18
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
BTÜ’lü Koç’tan deprem önerisi “Akıl-fikir-çözüm-buluş”

 Bursa Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersan Koç, tespit ve önerilerinin yer aldığı makalede, tüm kesimlerin organize bir şekilde hareket etmesiyle bu tür afetlerin felakete dönüşmeyebileceğini vurguladı. Koç’un yazısı şöyle;


ŞEHİRCİLİK, KALKINMA ve KENTSEL TASARIM AÇILARINDAN 6 ŞUBAT 2023 BÜYÜK ANADOLU DEPREMLERİ: 
6 Şubat 2023 tarihinde, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan gece yarısı 7,4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Bu olaydan sadece 10 saat kadar sonra Kahramanmaraş-Elbistan/Ekinözü merkezli 7.5 büyüklüğünde başka bir deprem ile Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) üzerinde 300 km’ye yakın bir uzunlukta olan hat artçı ve tetikleyici depremler ile sarsıldı. Onbinler ile hesaplanacak can kaybı ve bu rakamın onlarca katı yaralı ile kamu sivil bütün yapılar hep birlikte ilgilenmelidir. Afet Yönetimi Planlarının devreye alınmış olması ve geniş kapsamlı müdahale ve kurtarma faaliyetlerinin başarılı olması için elimizden geleni yapmakla sorumluyuz. Bu yazı ise; afetlerden en az zarar görmek ve önlem alıcı eyleme geçerek olumsuzlukları azaltma için izlenmesi gereken düşünce şeklini hatırlatma amaçlıkaleme alınmıştır.


YARA SARMANIN YERİNE, YARA ALMAMA YAKLAŞIMI:
Yer hareketi, su döngüsü veya insan eylemleri kaynaklı olsun, gerekli önlemler ve teknolojik araçlar ve sosyo-kültürel dayanıklılık/dayanışma kaynakları doğru zamanda kullanılırsa bariz şekilde karşılaşılan zararlar azalacaktır. Kuşkusuz ülkemizin 1939 Erzincan (7.9) veya 1999 Marmara (7.4)  ve Düzce (7.2) depremleri döneminden teknik donanım ve acil dönemde örgütlülük açısından daha iyi noktalarda olmasını bekliyoruz.  Ve ancak gelinen nokta hala sağlam ve zarar görmeyecek sistemler kurma ve yapılar inşa etme ilminin geldiği ileri nokta ile uygulama ve uygulananın depremlerde sınanmasında tam bir başarının yakalanamadığını gösteriyor. “Depremlerde mutlaka binalar yıkılır, yıkılmayacak bina çok pahalıya gelir” dilinin 2. Bir deprem veya artçılarda başarısız olduğunu görüyoruz. Hiçbir canlının yer veya su hareketlerinden dolayı yaşamını yitirmediği bir toplumsal düzeye yükselmek ise bilim ve tekniği önceleyerek mümkündür. Yapılı çevre üretmek yerleşik yaşamın en önemli eylemi ise, 3. Bin yılda en sağlam yapıların finansman sorununu çözmemiz zorunluluktur. 


RİSK TOPLUMU, SAKINIM PLANLAMASI VE SOSYO-MEKÂNSAL DİRENÇLİLİK:
Günümüz insan ekosistemi kadim dönemlerden gelen feodal kodlarla örülü tarım-inanç imparatorluklarından, zamanla ve önemli siyasi devinimler ve zor da elde edilen kazanımlar ile modern ve çağdaş hukuk normlarına doğru gelişimini devam ettirmektedir. Birbirini tamamlayan hukuk ilkeleri ile işleyişi tanımlayan yasaların gelişmesini sağlamak ise ileri toplum olmanın hedefidir. Bu açılardan yaşamımızda teknolojinin ve üretim tekniklerinin ilerlemesi ile insan eylemlerinin sonuçlarını veya türev etkilerini çok da kesin hesaplayamadığımız bir “risk toplumu”  çerçevesi ortaya çıkmaktadır. Bizim toplum olarak hala idrak etme sürecinde ilerlediğimiz ve ancak afet dirençli olduğu deneyimleri ile gözlemlenen toplumlar için geride kalmış bir kavramdır risk.  “Risk Toplumu” kavramı, Prof. Dr. UlrichBeck’in90’lı yıllarda yeni bir toplumsal yapı okuma paradigması olarak geliştirdiği bir kavram. Prof. Dr. Murat Balamir’in 2000’lerde “İmar Mevzuatı’nın afetler açısından güçlendirilmesi” ve “sosyal ve mekânsal afet görevlileri” vb. kavramsallaştırmaları ileriki yönetimi ülkemizde daha bilinir hale gelmiştir. Bu temelde, “risk toplumu” ve “dirençli kentler” kavramları, “insanın her eyleminin sonuçlarının yaşamlarımızdaki farklı katmanlarda risk havuzlarına etki etmesi”ve “afetler ve diğer tür tehlikeler ile baş etmenin sosyal ve mekânsal boyutlarına odaklanmak” temellerine dayanır.  Proaktif/ön alıcı kamu ve özel sektör eylemleri ve eşgüdümü konusu Planlama Terminolojisinde, “Zarar  Azaltma / Mitigation Plan”, “Sakınım Planlaması / Contingency Plan” ve “Hazırlıklılık Planı / Preparedness Plan” olarak formüle edilmektedir. Bu kuramsal katmanları ve aşamaları afet zarar azaltımı konusunda başarıyla uygulayan ülkeler de kurumsallaşmasını ve uzmanlaşmasını bu tür planlama çerçeveleri/temaları/başlıkları etrafında organize ederler. Bu değerler dizisi değişimi, her toplumsal, iktisadi veya siyasal aktörün/etkenin, ifâ ettiği eylemleri ile ortaya çıkabilecek sonuçların ne tür zararlara da yol açabileceğini hesap etmesini zorunlu kılar ki önlemler alsın. Afetler meselelerinin, risklerin parantezine aldıkları“tehlikeler, değerler ve önlem setleri” ile birlikte kavranıp “sosyal ve mekânsal açılardan dirençli/dayanıklı olma davranışları” ile kaynaştırmak çok önemli ve zorunludur. 


DEPREMLERİN PLANLAMA KURAMLARINA ETKİLERİ:
6 Şubat 2023 Büyük Anadolu Depremleri ile ivedi olarak kentsel coğrafya ve bölgesel yerleşme sistemlerinin çoklu afetlerde ne tür yıkım ve/veya dayanışma mekanizmaları geliştirdiğinin incelenmesi gereklidir. Bu inceleme ile dengeli ve sürdürülebilir yaşam için kullandığımız Planlama ve Şehircilik Kuramları zorlanmalı ve test edilmelidir. Ortaya çıkabilecek yeni ve gelişkin yaklaşımlar ile daha dirençli bölgeler ve yerleşim sistemleri üretilebilir. Bu açılardan bugüne kadar 5 yıllık kalkınma planları, imar ve yapılaşma sınırlarına fazlaca odaklanan kentsel planlama pratiklerimiz, şehir kurmada ve üretilen değerlerin bir kısmını vergi rejimleri ile kamulaştırma ve kamu maliyesi ile bölüştürmede kullandığımız yaklaşım ve süreç yönetimi modellerini verimlileştirerek geliştirmek için fırsatlar yakalayabiliriz.


AFETLER SONRASI KALKINMA PLANLAMASI VE ÜRETİM COĞRAFYASI: 
Bu görüş yazısına konu olan depremler +10 ilin ve toplam olarak +13 milyon nüfusun ve vatan coğrafyasının yarısına yakınının kapsamlı bir şekilde etkilendiği bir vakalar matrisidir. Burada yerleşimlerin salt yapı stoku, mimari kimlik veya diğer fiziksel boyutlarını aşan “ülkesel/bölgesel dayanışma ve şehir/yerleşim kümelenmelerinin” de geliştirilmesi gereklidir. Bu başarı, ülkemizdirliği ve esenliği açısından kritik öneme sahip eğitim, sanayi, savunma ve kamu hizmeti sektörü kümelerinin en az zarar ile şoku atlatması için kamu finansmanı ve topyekûn seferberlik ruhunun sürdürülmesi için çok önemlidir.    


KENTSEL PLANLAMA VE DÖNÜŞÜM YÖNETİM MODELLERİ:
Her deprem felaketinde olduğu gibi sorunun coğrafi ve yer bilimsel açıdan teşhisinde kıymetli uzmanlar söz almaktadırlar. Bu uzmanlar bir hastanenin laboratuvarı gibi çalışarak yer bilimsel tehlikelerin coğrafi açıdan haritalanmasında kıymetli katkıları olacaktır. Tedavi kısmı ise kuvvetli bir milli ve yerel kamu idaresi sahiplenmesi ile yapı mühendisliği ve mimari/mekânsal tasarım ve Planlama/Şehircilik hizmetleri ile şekillenebilir. Böylelikle “Teşhis-Tedavi-Nekahet-Sıhhat” akışı aksamadan tamamlanabilir. Sağlamlaştırarak ve geliştirerek dönüştürme planlarının uygulanmasında, tarafların acı ve kayıplarını da paylaşarak aynı masalar ve sofralar etrafında buluşması, “afet imecesi” inşa etmesi, iletişim kurması ve nihayet yapabilirliklerini birleştirmesi sağlanabilir. Böylelikle, sadece ortak bir sorunun ortaklaşa çözümünü sağlamakla kalmayıp, öngörülemeyen kapasite artımı ve yeni ortaklıklara da zemin hazırlama potansiyeline sahiptir. 
Mikro Müdahaleler: Kamu veya özel mülkiyetteki parsel bazlı yeniden inşa veya yeniden yer seçimi projeleri yapı tasarım ve uygulama uzmanları ile hızla yürütülmelidir. 
Mezo Müdahaleler: Orta ölçek ve kent parçası bağlamlı kentsel tasarım projeleri ile yıkım sonrası durumun yıkımdan öncesinden daha ileri aşamalara ve karma kullanımlı yerinde dönüşüm modelleri ile topluma da farklı türde başarı ve şevk hikâyeleri yaşatan yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki afetlerin yapılara verdiği hasar yeniden inşa ile hızla çözülebilirken, sosyo-kültürel bağların kopmasının tamiri bazen nesiller alabilmektedir.
Makro Müdahaleler: Kentin tamamının, kent-bölge sisteminin veya bölgesel üretim-tüketim-dayanışma mekanizmalarının ivedi ve hızlı aksiyon alan kamu finansmanı destekleri ile ayakta tutulması bir zorunluluktur. Dengeli ve sürdürülebilir yaşam alanları bu açılardan vatan coğrafyasında afet güvenli şehirlerin ve bölgelerin homojen dağılımını sağlayabilir.  
Ara Kesit Müdahaleler:Çok katmanlı ve yaygın olarak gerçekleşen bu depremler ile sosyal, kültürel, davranışsal/psikolojik, adli, asayiş temelli ve daha pek çok ara kesit ve çok uzmanlıklı konularda yıllarca sürecek etki analizi ve travma dindirme çalışmaları yapmak gerekecektir. İlk aşamada etkilenen +10’ilden batıya, güneye, kuzeye ve kuzey batı’da Marmara sanayi havzalarına geçici veya kalıcı göç hareketini öngörmek gerekir. Bu göç olgusu nitelik, nicelik ve motivasyonlar/itkiler açısından “Erken Cumhuriyet Dönemi”, “2. Dünya Savaşı sonrası kalkınma hamleleri etkileri”,“80’lerin neoliberal iktisat politikalarında büyük metropollere akan göç” dalgalarından çok daha karmaşık ve yoğun olacaktır. Toplumsal ve mekânsal konuları harmanlayan bir disiplin olarak Şehir ve Bölge Planlama ile Kentleşme Araştırmacıları’nın bu yeni tür depremler ile tetiklenen göç dalgalarını iyi okuyarak ivedi refleksle geliştirmesi gereklidir. 


AKADEMİK CAMİANIN İVEDİ VEREBİLECEĞİ KURUMSAL REVİZYON REFLEKSLERİ:
Bu tür coğrafî olarak yaygın, çok katmanlı ve yüksek paralize edici etkenler ve türev sonuçları, müesses kurumsal işleyişin“gözden geçirmeci/revizyonist” bir yaklaşımla ele alınmasıyla daha iyi, dirençli ve dayanıklı olmamızı sağlar. Bu bağlamda; başımızın cümleten daha sağlim, afetler sonrası nekahat döneminin daha az sancılı vevatanda mukim veya dış coğrafyalarda diaspora olsun milletimize geçmiş olması için akademik camia bileşenleri olarak yapmamız gereken çok iş var. Mimarlık ve Tasarım camiası olarak “Şehir Planlama, Mimarlık, Tasarım ve Afet Güvenliği” temalı çıktıları kamuoyuna açık bir dizi “çalıştay, buluştay, fikirtay”ve “araştırma strateji belgeleri” yazımını ivedi başlatmak son derece faydalı olur. Akıl-fikir-çözüm-buluş ile sorumlu bizler, bugün için imkânsız gibi görünse de her türlü acı, elem, keder ve hüznümüzü mümkün olduğu kadar dizginleyerek, topluma sağduyulu bir çıkış ve yıkımdan daha güçlenerek çıkmanın yolunu göstermekle yükümlüdür.  Bu işlerin, Akademinin yakın temasta olduğu “kentsel aktörler, meslek ağları, yerel yönetimler, mülki idareler, kalkınma ajansları ve sanayi/Ar-Ge ağları ile güçbirliği içinde” yapılması gerekir. Üniversitelerin Teknopark ve Teknokentleri bünyesinde kamu-özel-sivil ortaklığı açısından ele alınması gereken çok sayıda tema geliştirilebilir.  Afetlerden can kaybı ile etkilenen tüm çevrelere baş sağlığı, sabır ve dirayet hissiyatımı paylaşarak, afetlerden etkilenmediğimiz bir medeniyet aşamasına geçebilmek umudu ile…..”


(Haber Merkezi)
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.