İş sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan sıkıntıları değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “En önemli gördüğümüz ihtiyaç, iş güvenliği kültürünün Türkiye’de henüz yeterince içselleştirilmemiş olması. İş güvenliğinin bir kültür ve yaşam alışkanlığı haline gelmemesi temel bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 15.12.2024 21:22
Haber Güncellenme Tarihi: 15.12.2024 21:26
Kaynak:
Bülten
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü ve ÜSGÜMER tarafından bu yıl “Afetlerde dayanıklılık ve iyileştirme uygulamaları” temasıyla düzenlenen “VIII. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Yaşanılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu”, Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi İbni Sina Oditoryumunda gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) ile ilgili bu tür toplantıların oldukça faydalı olduğunu dile getirerek, “Bu toplantılar, önemli bir bilgi birikimi sağlıyor. Buradan birçok değerli proje çıkıyor ve bu projeler, paydaşlarımızla birlikte yürütülerek anlamlı bilimsel çalışmalara dönüşüyor. Ayrıca, bu çalışmalar bürokrasiye de yol gösterici bir nitelik taşıyor. Özellikle hangi adımların atılması gerektiği konusunda önemli sonuçlar ortaya konuluyor. Ancak burada en önemli gördüğümüz ihtiyaç, iş güvenliği kültürünün Türkiye’de henüz yeterince içselleştirilmemiş olması. İş güvenliğinin bir kültür ve yaşam alışkanlığı haline gelmemesi temel bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
İSG KÜLTÜRÜNÜN YAYGINLAŞTIRILMASI ÖNEMLİ
Bazı işverenlerin iş güvenliği önlemlerinden kaçınabildiğini ama yine de yasal bir zorunluluk olduğu için bu önlemleri almak durumunda kaldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu noktada, bürokrasiye yön verecek ve toplumda iş güvenliği bilincini güçlendirecek projeler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tür projeler, İSG kültürünün yaygınlaştırılması ve daha güçlü bir şekilde benimsenmesi için önemli bir adım olabilir. Özellikle bu konuda bürokrasinin Türkiye'de fazlasıyla tutucu davrandığını düşünüyorum. Bürokrasinin bu tutucu yaklaşımı değiştirmesi gerektiğine inanıyorum ve bunun er ya da geç değişeceğini düşünüyorum.” diye konuştu.
İSG’DE AÇIKÖĞRETİM EĞİTİMİ OLMAZ!
İSG eğitimi konusunda Bakanlığın üniversitelerde ve özellikle Açıköğretim programlarında İSG’ye yüklediği anlamı gözden geçirmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Açıköğretim kapsamında, hiçbir uygulama yapılmadan ve sahada deneyim kazanmadan eğitim verilmektedir. Bu durum, tehlikeli alanlarda — örneğin inşaatlarda, madenlerde veya benzeri sahalarda — çalışacak mezunların sahayı bilmeden sadece teorik bilgilerle mezun olmalarına neden olmaktadır. Bu, tıp fakültesinden hiç hasta görmeden mezun olan bir doktor düşüncesiyle benzerlik taşır. Sahada hiç deneyimi olmayan bir İSG uzmanının tehlikeli çalışma alanlarında etkili olması beklenebilir mi? Bu nedenle, pratik eğitime ve uygulamalı öğrenmeye daha fazla ağırlık verilmesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
İSG’DE UYGULAMASIZ BİR EĞİTİM DÜŞÜNÜLEMEZ!
Tehlikeyle ilgili hiç pratik yapmamış bir kişinin, sadece kitaba bakarak teşhis koymaya çalışması gibi bir durum yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şöyle devam etti: “Bu kişiler, daha sonra Bakanlık tarafından yapılan bir sınava giriyorlar ve bu sınav, bildiğim kadarıyla teorik bir sınavdan ibaret. Bu sınavı geçtiklerinde belge almaya hak kazanıyorlar. Ancak sahadaki bilgilerini genellikle deneme-yanılma yöntemiyle öğreniyorlar. Bu durum, bence hataları ve iş kazalarını artıran bir faktör. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) eğitiminin düzenlenmesi gerekiyor. Şu anda verilen eğitim, uygulamadan yoksun bir eğitimdir. Nasıl ki hastanesiz bir tıp fakültesi düşünülemezse, uygulamasız bir İSG eğitimi de düşünülemez. Bu eksiklik, iş güvenliği kültürünün yerleşmemesinde önemli bir rol oynuyor diye düşünüyorum.”
ALANIN HÂLÂ BİR DOÇENTLİK ALANI OLARAK TANIMLANMAMIŞ OLMASI EKSİKLİK
Bir diğer sorunun da yükseköğretimin İş Sağlığı ve Güvenliğine (İSG) verdiği önemin yetersizliği olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu alanın hâlâ bir doçentlik alanı olarak tanımlanmamış olması, büyük bir eksiklik. İSG gibi önemli bir alana yatırım yapılıyor, bütçeler ayrılıyor, ancak akademik çalışmaların desteklenmesi için bu alanın mutlaka doçentlik kapsamına alınması gerekiyor. Ayrıca, İSG’nin daha çok mühendislik ve hesaplama boyutuna odaklandığını görüyoruz. Oysa bu alanın, daha geniş bir perspektifle ele alınması gerekiyor. Psikiyatride bile artık bulanık mantık ve yapay zekâ kullanılarak hesaplamalı yaklaşımlar benimsenirken, İSG gibi önemli bir alanda bu teknolojik gelişmeleri göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu tür yeniliklerin İSG eğitimine ve araştırmalarına entegre edilmesi büyük önem taşıyor.” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İş güvenliği alışkanlık haline getirilmeli!
İş sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan sıkıntıları değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “En önemli gördüğümüz ihtiyaç, iş güvenliği kültürünün Türkiye’de henüz yeterince içselleştirilmemiş olması. İş güvenliğinin bir kültür ve yaşam alışkanlığı haline gelmemesi temel bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü ve ÜSGÜMER tarafından bu yıl “Afetlerde dayanıklılık ve iyileştirme uygulamaları” temasıyla düzenlenen “VIII. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Yaşanılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu”, Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi İbni Sina Oditoryumunda gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) ile ilgili bu tür toplantıların oldukça faydalı olduğunu dile getirerek, “Bu toplantılar, önemli bir bilgi birikimi sağlıyor. Buradan birçok değerli proje çıkıyor ve bu projeler, paydaşlarımızla birlikte yürütülerek anlamlı bilimsel çalışmalara dönüşüyor. Ayrıca, bu çalışmalar bürokrasiye de yol gösterici bir nitelik taşıyor. Özellikle hangi adımların atılması gerektiği konusunda önemli sonuçlar ortaya konuluyor. Ancak burada en önemli gördüğümüz ihtiyaç, iş güvenliği kültürünün Türkiye’de henüz yeterince içselleştirilmemiş olması. İş güvenliğinin bir kültür ve yaşam alışkanlığı haline gelmemesi temel bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
İSG KÜLTÜRÜNÜN YAYGINLAŞTIRILMASI ÖNEMLİ
Bazı işverenlerin iş güvenliği önlemlerinden kaçınabildiğini ama yine de yasal bir zorunluluk olduğu için bu önlemleri almak durumunda kaldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu noktada, bürokrasiye yön verecek ve toplumda iş güvenliği bilincini güçlendirecek projeler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tür projeler, İSG kültürünün yaygınlaştırılması ve daha güçlü bir şekilde benimsenmesi için önemli bir adım olabilir. Özellikle bu konuda bürokrasinin Türkiye'de fazlasıyla tutucu davrandığını düşünüyorum. Bürokrasinin bu tutucu yaklaşımı değiştirmesi gerektiğine inanıyorum ve bunun er ya da geç değişeceğini düşünüyorum.” diye konuştu.
İSG’DE AÇIKÖĞRETİM EĞİTİMİ OLMAZ!
İSG eğitimi konusunda Bakanlığın üniversitelerde ve özellikle Açıköğretim programlarında İSG’ye yüklediği anlamı gözden geçirmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Açıköğretim kapsamında, hiçbir uygulama yapılmadan ve sahada deneyim kazanmadan eğitim verilmektedir. Bu durum, tehlikeli alanlarda — örneğin inşaatlarda, madenlerde veya benzeri sahalarda — çalışacak mezunların sahayı bilmeden sadece teorik bilgilerle mezun olmalarına neden olmaktadır. Bu, tıp fakültesinden hiç hasta görmeden mezun olan bir doktor düşüncesiyle benzerlik taşır. Sahada hiç deneyimi olmayan bir İSG uzmanının tehlikeli çalışma alanlarında etkili olması beklenebilir mi? Bu nedenle, pratik eğitime ve uygulamalı öğrenmeye daha fazla ağırlık verilmesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
İSG’DE UYGULAMASIZ BİR EĞİTİM DÜŞÜNÜLEMEZ!
Tehlikeyle ilgili hiç pratik yapmamış bir kişinin, sadece kitaba bakarak teşhis koymaya çalışması gibi bir durum yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şöyle devam etti: “Bu kişiler, daha sonra Bakanlık tarafından yapılan bir sınava giriyorlar ve bu sınav, bildiğim kadarıyla teorik bir sınavdan ibaret. Bu sınavı geçtiklerinde belge almaya hak kazanıyorlar. Ancak sahadaki bilgilerini genellikle deneme-yanılma yöntemiyle öğreniyorlar. Bu durum, bence hataları ve iş kazalarını artıran bir faktör. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) eğitiminin düzenlenmesi gerekiyor. Şu anda verilen eğitim, uygulamadan yoksun bir eğitimdir. Nasıl ki hastanesiz bir tıp fakültesi düşünülemezse, uygulamasız bir İSG eğitimi de düşünülemez. Bu eksiklik, iş güvenliği kültürünün yerleşmemesinde önemli bir rol oynuyor diye düşünüyorum.”
ALANIN HÂLÂ BİR DOÇENTLİK ALANI OLARAK TANIMLANMAMIŞ OLMASI EKSİKLİK
Bir diğer sorunun da yükseköğretimin İş Sağlığı ve Güvenliğine (İSG) verdiği önemin yetersizliği olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu alanın hâlâ bir doçentlik alanı olarak tanımlanmamış olması, büyük bir eksiklik. İSG gibi önemli bir alana yatırım yapılıyor, bütçeler ayrılıyor, ancak akademik çalışmaların desteklenmesi için bu alanın mutlaka doçentlik kapsamına alınması gerekiyor. Ayrıca, İSG’nin daha çok mühendislik ve hesaplama boyutuna odaklandığını görüyoruz. Oysa bu alanın, daha geniş bir perspektifle ele alınması gerekiyor. Psikiyatride bile artık bulanık mantık ve yapay zekâ kullanılarak hesaplamalı yaklaşımlar benimsenirken, İSG gibi önemli bir alanda bu teknolojik gelişmeleri göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu tür yeniliklerin İSG eğitimine ve araştırmalarına entegre edilmesi büyük önem taşıyor.” dedi.
Kaynak: Bülten
En Çok Okunan Haberler