‘Su kıtlığı’ kapıda! ‘Su stresi’ yaşayan bir ülkeyiz
‘Su kıtlığı’ kapıda! ‘Su stresi’ yaşayan bir ülkeyiz
Ani ve şiddetli yağışların hem barajlara hem de yeraltı suyunun beslenmesine düşük katkı sağladığını dile getiren Üsküdar Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, günümüzde pek çok bölgede su sıkıntısı yaşanmasının temel sebebinin de bu durum olduğunu söyledi.
Adiller, “Ülkemiz kişi başına düşen su miktarı değerlendirildiğinde ‘su stresi’ yaşayan bir ülke ve yapılan çalışmalara göre önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte, nüfus artışı da göz önünde bulundurularak, ‘su kıtlığı’ yaşayan bir ülke olmamız bekleniyor.” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 20.11.2023 20:11
Haber Güncellenme Tarihi: 20.11.2023 20:11
Kaynak: Canan GÜLEÇ
Üsküdar Üniversitesi SHMYO Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, barajların doluluk oranlarını değerlendirdi. Adiller, son 10 yıllık baraj doluluk oranlarına bakıldığında özellikle içinde bulunulan 2023 yılı Kasım ayında barajların doluluk oranının geçmişte bu kadar düşmediğinin görüldüğünü anlatarak, şöyle devam etti: “15 Kasım itibariyle değerlendirdiğimizde baraj doluluk oranımız yüzde 17 seviyelerinde. Önceki yıllara baktığımızda ise en son 2020 yılının aynı tarihlerinde yüzde 28 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Bu da bize bu yıl yaşadığımız susuzluk her ne kadar olağanüstü gibi görünse de önümüzdeki yıllarda tekrarlanabileceği hakkında fikir veriyor.”
YAĞMUR YAĞMASINA RAĞMEN NEDEN BARAJLARIN SU SEVİYELERİ DÜŞÜYOR?
Öncelikle tüm yağışların doğrudan barajlara dolmadığını belirten Adiller, “Barajlar sadece kendi, yüzeylerine yağan yağışı doğrudan alırlar. Karalara düşen yağışların da bir kısmı belirli bir süre gecikmeli olarak barajları besler. Barajları besleyen su miktarı da yağışın nasıl düştüğüne bağlı olarak değişiyor. Barajların yağış suları tarafından yüksek oranda beslenebilmesi için yağışların ya kar şeklinde yağmaları ya da sık aralıklarla düşük şiddetli yağmurlar şeklinde düşmeleri gerekiyor.” diye konuştu.
SUYUN YENİDEN KULLANIMI KONULARINDA ÇALIŞMALAR YAPILMALI
Yüksek nüfus yoğunluğuna sahip Ankara’da kişi başına tüketilen günlük su miktarının 246 litre, İzmir’de ise 221 litre olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bu açıdan bakıldığında İstanbul’daki vatandaşımız çok yüksek seviyede su kullanıyor demek doğru olmaz. Ama yine de su tasarrufu yapmamız, su kullanımını daha düşük seviyelere çekmemiz pek çok açıdan önemli. Bu durumun kökünden çözülmesi için özellikle nüfusun artmaya devam ettiği göz önünde bulundurulursa sadece su tasarrufu yeterli olmayacak. Su tasarrufu yanında hem su potansiyelinin verimli kullanımı, suyun yeniden kullanımı konularında çalışmalar yapılmalı, hem de İstanbul için etkin nüfus politikaları üzerinde çalışılmalı.” dedi.
YAĞIŞ MİKTARLARINDA ÇOK CİDDİ BİR DÜŞÜŞ YOK
Ahmet Adiller, ani ve şiddetli yağışların hem barajlara hem de yeraltı suyunun beslenmesine düşük katkı sağladığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Maalesef günümüzde pek çok bölgede su sıkıntısı yaşamamızın temel sebebi de bu durum. Geçmişten günümüze yağış miktarlarını incelediğimizde çok ciddi bir düşüş olmadığını görüyoruz. Hatta bölgesel olarak arttığı yerler bile var. Ancak bu noktada yağışın düşme şeklinde ciddi değişimler gözlemleniyor. Maalesef ülkemizin bulunduğu coğrafya iklim değişikliğinden çok etkileniyor. Yapılan çalışmalar dünya genelinde 1951-2012 dönemi için ortalama 0,72°C’lik sıcaklık artışı olduğunu ortaya koyarken, 1979-2010 arasındaki 32 yılda, Türkiye’de ortalama olarak 1,2°C’lik bir sıcaklık artışı belirliyor. Son 20 yılda da bunun etkilerini uzun kuraklık dönemleri ve şiddetli yağışlar ile görüyoruz. Bu durum da farklı şekillerde maddi ve manevi zarara uğramamıza sebep oluyor. Günümüzde su sıkıntı yaşamamızın en temel sebebi iklim değişikliğinin etkilerini derinden hissediyor olmamız.”
SU SEVİYELERİNİN DÜŞMESİNİN TARIM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER?
İnsan faaliyetlerinin tamamında suya ihtiyaç duyulduğunu da ifade eden Adiller, “Bu faaliyetlerin bir kısmında doğrudan bizler suyu kullanıyoruz. Bir kısmını da biz doğrudan kullanmasak da ihtiyaç duyduğumuz besin maddelerinden giysilere, eşyalardan enerji üretimine kadar pek çok farklı alanda su bizim için kullanılıyor. Bu yüzden su olmazsa olmazlarımızdan.” dedi.
Baraj, gölet gibi yüzeysel su kaynakları ile yeraltı sularının pek çok sektörün doğrudan hammaddesi durumunda olduğunu da hatırlatan Adiller, şöyle devam etti: “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerine göre ülkemizin 57 milyar metreküplük su kullanımının 44 milyar metreküplük (yüzde 77) kısmı sulama amaçlı kullanılıyor. Sulama amaçlı kullanılan bu su miktarı 5 yıl öncesinde 40 milyar metreküp, 10 yıl öncesinde ise 32 milyar metreküp. Yıllara göre gerçekleşen bu artış sadece suyun tarımsal amaçlı kullanımıyla kısıtlı değil. Son 10 yılda hem içme-kullanma suyu ihtiyacı hem de sanayide su kullanımı arttı ve tahminler önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Sulama amaçlı ihtiyacın artmasının öngörüldüğü önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin etkilerinin artması da bekleniyor.”
‘SU STRESİ’ YAŞAYAN BİR ÜLKEYİZ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2022 verilerine göre ülkemizin enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20’lik kısmının hidroelektrik enerji üretiminden geldiğini de belirten Adiller, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu durum su kaynaklarında meydana gelebilecek zararların enerji üretimini de etkileyebileceğini göz önüne seriyor. Ancak ülkemizin hidroelektrik enerji potansiyelinin oldukça yüksek olması yapılacak yatırımlarla bu durumun önlenebileceğini gösteriyor. Ancak genel bir değerlendirme yaptığımızda; ülkemiz, kişi başına düşen su miktarı değerlendirildiğinde ‘su stresi’ yaşayan bir ülke ve yapılan çalışmalara göre önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte nüfus artışı da göz önünde bulundurularak ‘su kıtlığı’ yaşayan bir ülke olmamız bekleniyor. Aslında günümüzde de bölgesel değerlendirmeler yapıldığında Marmara, Sakarya ve Küçük Menderes havzalarımızın bu durumla yüzleştiğini söyleyebiliriz. İçinde bulunduğumuz durumda su kaynaklarımızı doğru kullanmaz ve yönetemezsek önümüzdeki yıllarda bizi çok daha zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
‘Su kıtlığı’ kapıda! ‘Su stresi’ yaşayan bir ülkeyiz
Ani ve şiddetli yağışların hem barajlara hem de yeraltı suyunun beslenmesine düşük katkı sağladığını dile getiren Üsküdar Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, günümüzde pek çok bölgede su sıkıntısı yaşanmasının temel sebebinin de bu durum olduğunu söyledi. Adiller, “Ülkemiz kişi başına düşen su miktarı değerlendirildiğinde ‘su stresi’ yaşayan bir ülke ve yapılan çalışmalara göre önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte, nüfus artışı da göz önünde bulundurularak, ‘su kıtlığı’ yaşayan bir ülke olmamız bekleniyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi SHMYO Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, barajların doluluk oranlarını değerlendirdi. Adiller, son 10 yıllık baraj doluluk oranlarına bakıldığında özellikle içinde bulunulan 2023 yılı Kasım ayında barajların doluluk oranının geçmişte bu kadar düşmediğinin görüldüğünü anlatarak, şöyle devam etti: “15 Kasım itibariyle değerlendirdiğimizde baraj doluluk oranımız yüzde 17 seviyelerinde. Önceki yıllara baktığımızda ise en son 2020 yılının aynı tarihlerinde yüzde 28 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Bu da bize bu yıl yaşadığımız susuzluk her ne kadar olağanüstü gibi görünse de önümüzdeki yıllarda tekrarlanabileceği hakkında fikir veriyor.”
YAĞMUR YAĞMASINA RAĞMEN NEDEN BARAJLARIN SU SEVİYELERİ DÜŞÜYOR?
Öncelikle tüm yağışların doğrudan barajlara dolmadığını belirten Adiller, “Barajlar sadece kendi, yüzeylerine yağan yağışı doğrudan alırlar. Karalara düşen yağışların da bir kısmı belirli bir süre gecikmeli olarak barajları besler. Barajları besleyen su miktarı da yağışın nasıl düştüğüne bağlı olarak değişiyor. Barajların yağış suları tarafından yüksek oranda beslenebilmesi için yağışların ya kar şeklinde yağmaları ya da sık aralıklarla düşük şiddetli yağmurlar şeklinde düşmeleri gerekiyor.” diye konuştu.
SUYUN YENİDEN KULLANIMI KONULARINDA ÇALIŞMALAR YAPILMALI
Yüksek nüfus yoğunluğuna sahip Ankara’da kişi başına tüketilen günlük su miktarının 246 litre, İzmir’de ise 221 litre olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bu açıdan bakıldığında İstanbul’daki vatandaşımız çok yüksek seviyede su kullanıyor demek doğru olmaz. Ama yine de su tasarrufu yapmamız, su kullanımını daha düşük seviyelere çekmemiz pek çok açıdan önemli. Bu durumun kökünden çözülmesi için özellikle nüfusun artmaya devam ettiği göz önünde bulundurulursa sadece su tasarrufu yeterli olmayacak. Su tasarrufu yanında hem su potansiyelinin verimli kullanımı, suyun yeniden kullanımı konularında çalışmalar yapılmalı, hem de İstanbul için etkin nüfus politikaları üzerinde çalışılmalı.” dedi.
YAĞIŞ MİKTARLARINDA ÇOK CİDDİ BİR DÜŞÜŞ YOK
Ahmet Adiller, ani ve şiddetli yağışların hem barajlara hem de yeraltı suyunun beslenmesine düşük katkı sağladığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Maalesef günümüzde pek çok bölgede su sıkıntısı yaşamamızın temel sebebi de bu durum. Geçmişten günümüze yağış miktarlarını incelediğimizde çok ciddi bir düşüş olmadığını görüyoruz. Hatta bölgesel olarak arttığı yerler bile var. Ancak bu noktada yağışın düşme şeklinde ciddi değişimler gözlemleniyor. Maalesef ülkemizin bulunduğu coğrafya iklim değişikliğinden çok etkileniyor. Yapılan çalışmalar dünya genelinde 1951-2012 dönemi için ortalama 0,72°C’lik sıcaklık artışı olduğunu ortaya koyarken, 1979-2010 arasındaki 32 yılda, Türkiye’de ortalama olarak 1,2°C’lik bir sıcaklık artışı belirliyor. Son 20 yılda da bunun etkilerini uzun kuraklık dönemleri ve şiddetli yağışlar ile görüyoruz. Bu durum da farklı şekillerde maddi ve manevi zarara uğramamıza sebep oluyor. Günümüzde su sıkıntı yaşamamızın en temel sebebi iklim değişikliğinin etkilerini derinden hissediyor olmamız.”
SU SEVİYELERİNİN DÜŞMESİNİN TARIM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER?
İnsan faaliyetlerinin tamamında suya ihtiyaç duyulduğunu da ifade eden Adiller, “Bu faaliyetlerin bir kısmında doğrudan bizler suyu kullanıyoruz. Bir kısmını da biz doğrudan kullanmasak da ihtiyaç duyduğumuz besin maddelerinden giysilere, eşyalardan enerji üretimine kadar pek çok farklı alanda su bizim için kullanılıyor. Bu yüzden su olmazsa olmazlarımızdan.” dedi.
Baraj, gölet gibi yüzeysel su kaynakları ile yeraltı sularının pek çok sektörün doğrudan hammaddesi durumunda olduğunu da hatırlatan Adiller, şöyle devam etti: “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerine göre ülkemizin 57 milyar metreküplük su kullanımının 44 milyar metreküplük (yüzde 77) kısmı sulama amaçlı kullanılıyor. Sulama amaçlı kullanılan bu su miktarı 5 yıl öncesinde 40 milyar metreküp, 10 yıl öncesinde ise 32 milyar metreküp. Yıllara göre gerçekleşen bu artış sadece suyun tarımsal amaçlı kullanımıyla kısıtlı değil. Son 10 yılda hem içme-kullanma suyu ihtiyacı hem de sanayide su kullanımı arttı ve tahminler önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Sulama amaçlı ihtiyacın artmasının öngörüldüğü önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin etkilerinin artması da bekleniyor.”
‘SU STRESİ’ YAŞAYAN BİR ÜLKEYİZ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2022 verilerine göre ülkemizin enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20’lik kısmının hidroelektrik enerji üretiminden geldiğini de belirten Adiller, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu durum su kaynaklarında meydana gelebilecek zararların enerji üretimini de etkileyebileceğini göz önüne seriyor. Ancak ülkemizin hidroelektrik enerji potansiyelinin oldukça yüksek olması yapılacak yatırımlarla bu durumun önlenebileceğini gösteriyor. Ancak genel bir değerlendirme yaptığımızda; ülkemiz, kişi başına düşen su miktarı değerlendirildiğinde ‘su stresi’ yaşayan bir ülke ve yapılan çalışmalara göre önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte nüfus artışı da göz önünde bulundurularak ‘su kıtlığı’ yaşayan bir ülke olmamız bekleniyor. Aslında günümüzde de bölgesel değerlendirmeler yapıldığında Marmara, Sakarya ve Küçük Menderes havzalarımızın bu durumla yüzleştiğini söyleyebiliriz. İçinde bulunduğumuz durumda su kaynaklarımızı doğru kullanmaz ve yönetemezsek önümüzdeki yıllarda bizi çok daha zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz.”
Kaynak: Canan GÜLEÇ
En Çok Okunan Haberler