Son yıllarda Avrupa siyasetinde dikkat çeken bir değişim yaşanıyor. Aşırı sağ partilerin yükselişi, kıtadaki siyasi dengeleri sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumların kaygıları ve beklentileri hakkında önemli mesajlar veriyor. 2025 seçim sonuçlarına bakıldığında bu yükselişin yalnızca bir trend değil, köklü bir dönüşüm olduğu anlaşılıyor. Pek çok ülkede sağ popülist partiler, geleneksel merkez partilerin oy tabanını zayıflatarak iktidarı etkileyebilecek konuma geldi.
Haber Giriş Tarihi: 15.05.2025 13:46
Haber Güncellenme Tarihi: 15.05.2025 13:47
Kaynak:
Ramazan Gültaş
Seçim sonuçlarının ayrıntılarına bakıldığında 2025, "Avrupa'nın değişim yılı" olarak adlandırılabilecek bir dönem niteliğinde. Özellikle İtalya, İsveç, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde aşırı sağın elde ettiği oy oranlarındaki ciddi artış dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar, bu yükselişin arkasında yatan sebep olarak göç, ekonomik belirsizlikler ve ulusal kimlik tartışmalarının ön plana çıktığını gösteriyor.
Özellikle göç politikaları üzerinden yapılan seçim stratejileri, seçmen kitlesinde yankı bulmuş görünüyor. 2025 Avrupa Barometresi tarafından yayımlanan bir ankete göre, seçmenlerin yüzde 63’ü sınır güvenliğinin daha sıkı tutulmasını ya da göçmen politikalarının tamamen yeniden düzenlenmesini istediklerini belirtti. Aşırı sağ partiler ise bu beklentileri güçlü bir söylemle destekleyerek oylarını artırmayı başardı.
Ekonomik faktörler de bu yükselişte önemli rol oynuyor. Avrupa genelinde pandemi sonrası toparlanma sancıları devam ederken, enerji krizi ve enflasyon birçok ülkede halkın ekonomik anlamda ciddi endişeler duymasına neden oldu. Aşırı sağ politikalar, ekonomik sorunların kaynağını sıkça dış unsurlara bağlayarak halkın kaygılarına cevap vermeye çalıştı. Bazı uzmanlar bu yaklaşımı basite indirgenmiş bir çözüm sunma olarak tanımlasa da, stratejinin seçmen üzerinde etkili olduğu görülüyor.
Ayrıca, ulusal kimlik ve kültür tartışmaları da bu süreçte etkiliydi. Avrupa üzerindeki küreselleşme dalgasına karşı duyulan tepkilerin bazı ülkelerde daha fazla güç kazandığını gösteren veriler, aşırı sağ partilerin bu durumu kullanarak kimlik temalı kampanyalar yürüttüğünü işaret ediyor. Özellikle Fransa’da bu tür söylemlerin seçim sonuçlarına doğrudan etkisi olduğu belirtiliyor.
Avrupa’nın bu yeni siyasi atmosferi sadece iç siyaseti değil, kıta genelindeki dayanışmayı ve Avrupa Birliği’nin geleceğini de etkileyebilir. Aşırı sağın AB politikalarına ilişkin eleştirilerinin artmasıyla birlikte birlik içerisindeki uyumun test edileceği ön görülüyor. Gözler şimdi 2026 ve sonrasındaki dönüşümlerde olacak.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Avrupa'da aşırı sağ rüzgârı
Son yıllarda Avrupa siyasetinde dikkat çeken bir değişim yaşanıyor. Aşırı sağ partilerin yükselişi, kıtadaki siyasi dengeleri sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumların kaygıları ve beklentileri hakkında önemli mesajlar veriyor. 2025 seçim sonuçlarına bakıldığında bu yükselişin yalnızca bir trend değil, köklü bir dönüşüm olduğu anlaşılıyor. Pek çok ülkede sağ popülist partiler, geleneksel merkez partilerin oy tabanını zayıflatarak iktidarı etkileyebilecek konuma geldi.
Seçim sonuçlarının ayrıntılarına bakıldığında 2025, "Avrupa'nın değişim yılı" olarak adlandırılabilecek bir dönem niteliğinde. Özellikle İtalya, İsveç, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde aşırı sağın elde ettiği oy oranlarındaki ciddi artış dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar, bu yükselişin arkasında yatan sebep olarak göç, ekonomik belirsizlikler ve ulusal kimlik tartışmalarının ön plana çıktığını gösteriyor.
Özellikle göç politikaları üzerinden yapılan seçim stratejileri, seçmen kitlesinde yankı bulmuş görünüyor. 2025 Avrupa Barometresi tarafından yayımlanan bir ankete göre, seçmenlerin yüzde 63’ü sınır güvenliğinin daha sıkı tutulmasını ya da göçmen politikalarının tamamen yeniden düzenlenmesini istediklerini belirtti. Aşırı sağ partiler ise bu beklentileri güçlü bir söylemle destekleyerek oylarını artırmayı başardı.
Ekonomik faktörler de bu yükselişte önemli rol oynuyor. Avrupa genelinde pandemi sonrası toparlanma sancıları devam ederken, enerji krizi ve enflasyon birçok ülkede halkın ekonomik anlamda ciddi endişeler duymasına neden oldu. Aşırı sağ politikalar, ekonomik sorunların kaynağını sıkça dış unsurlara bağlayarak halkın kaygılarına cevap vermeye çalıştı. Bazı uzmanlar bu yaklaşımı basite indirgenmiş bir çözüm sunma olarak tanımlasa da, stratejinin seçmen üzerinde etkili olduğu görülüyor.
Ayrıca, ulusal kimlik ve kültür tartışmaları da bu süreçte etkiliydi. Avrupa üzerindeki küreselleşme dalgasına karşı duyulan tepkilerin bazı ülkelerde daha fazla güç kazandığını gösteren veriler, aşırı sağ partilerin bu durumu kullanarak kimlik temalı kampanyalar yürüttüğünü işaret ediyor. Özellikle Fransa’da bu tür söylemlerin seçim sonuçlarına doğrudan etkisi olduğu belirtiliyor.
Avrupa’nın bu yeni siyasi atmosferi sadece iç siyaseti değil, kıta genelindeki dayanışmayı ve Avrupa Birliği’nin geleceğini de etkileyebilir. Aşırı sağın AB politikalarına ilişkin eleştirilerinin artmasıyla birlikte birlik içerisindeki uyumun test edileceği ön görülüyor. Gözler şimdi 2026 ve sonrasındaki dönüşümlerde olacak.
(Ramazan Gültaş)
Kaynak: Ramazan Gültaş
En Çok Okunan Haberler