Halk arasında "dabaz" olarak bilinen kronik ürtiker, ciltte kabarıklık, kızarıklık ve şiddetli kaşıntıya neden olan, tekrarlayan bir deri hastalığıdır. Dünya genelinde her 100 kişiden 1’ini etkileyen bu rahatsızlık, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebiliyor. Son araştırmalar, kronik ürtikerin bağışıklık sistemiyle bağlantılı olabileceğini ve tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sonuçlara yol açabileceğini ortaya koyuyor.
Haber Giriş Tarihi: 30.09.2024 16:09
Haber Güncellenme Tarihi: 30.09.2024 16:09
Kaynak:
Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Kronik ürtiker, ciltte aniden ortaya çıkan kabarık ve kaşıntılı döküntülerle karakterize edilir. Bu döküntüler genellikle birkaç saat içinde kaybolur, ancak kronikleşmiş vakalarda semptomlar haftalar, aylar hatta yıllar sürebilir. “Dabaz” olarak da bilinen bu hastalık, çoğu zaman alerji ile karıştırılsa da, ürtikerin alerjik olmayan birçok farklı nedeni olabilir.
Türk Dermatoloji Derneği'nin açıklamalarına göre, ürtiker vakalarının %70’i kronikleşme eğilimindedir. Kronik ürtiker, genellikle 6 haftadan uzun süren cilt reaksiyonlarıyla tanımlanır ve bağışıklık sistemi tarafından tetiklenebilir.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada, kronik ürtiker hastalarının %30'unda bağışıklık sisteminin aşırı tepki verdiği ve otoimmün hastalıklarla ilişkili olabileceği tespit edildi.
Aynı araştırmada, kronik ürtikerin çoğu zaman altta yatan başka hastalıkların bir belirtisi olduğu, özellikle tiroit hastalıkları, lupus ve romatoid artrit gibi otoimmün rahatsızlıklarla bağlantılı olabileceği belirlendi. Bu bulgu, kronik ürtikerin yalnızca ciltle sınırlı bir sorun olmadığını, daha geniş çapta bir sağlık sorunu olabileceğini gösteriyor.
Kronik ürtikerin fiziksel semptomlarının yanı sıra, psikolojik etkileri de oldukça yaygın. Araştırmalar, kronik ürtikerin hastalar üzerinde ciddi stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara yol açabileceğini gösteriyor. 2022 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada, kronik ürtiker hastalarının %50’sinin yaşam kalitelerinin ciddi şekilde düştüğü, uyku bozuklukları ve iş performansında düşüş yaşadıkları tespit edildi.
Kronik ürtikerin tedavisinde en yaygın kullanılan yöntem antihistaminik ilaçlar olsa da, her hasta bu ilaçlara yanıt vermeyebilir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, kronik ürtiker hastalarının %40'ının antihistaminik tedavilere yeterli yanıt vermediği belirtilmiştir. Bu durumda biyolojik tedaviler, özellikle omalizumab gibi monoklonal antikor tedavileri devreye girmektedir. Bu ilaçlar, bağışıklık sistemini düzenleyerek semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.
Bunun yanı sıra, alternatif tedavi yöntemleri de incelenmektedir. Özellikle stres yönetimi, diyet değişiklikleri ve akupunktur gibi yöntemlerin bazı hastalarda olumlu sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Kronik ürtikerin tetikleyicilerinden biri olan stresin kontrol altına alınması, semptomların hafifletilmesine katkıda bulunabilir.
Uzmanlar, kronik ürtikerin erken teşhis edilmesi ve uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınmasının, hastaların yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Tedavi edilmeyen kronik ürtiker, hastalığın ilerlemesine ve daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, ciltte tekrarlayan kaşıntı ve döküntü yaşayan bireylerin bir dermatologdan yardım alması önerilmektedir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
"Dabaz" olarak bilinen kronik ürtikere dikkat
Halk arasında "dabaz" olarak bilinen kronik ürtiker, ciltte kabarıklık, kızarıklık ve şiddetli kaşıntıya neden olan, tekrarlayan bir deri hastalığıdır. Dünya genelinde her 100 kişiden 1’ini etkileyen bu rahatsızlık, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebiliyor. Son araştırmalar, kronik ürtikerin bağışıklık sistemiyle bağlantılı olabileceğini ve tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sonuçlara yol açabileceğini ortaya koyuyor.
Kronik ürtiker, ciltte aniden ortaya çıkan kabarık ve kaşıntılı döküntülerle karakterize edilir. Bu döküntüler genellikle birkaç saat içinde kaybolur, ancak kronikleşmiş vakalarda semptomlar haftalar, aylar hatta yıllar sürebilir. “Dabaz” olarak da bilinen bu hastalık, çoğu zaman alerji ile karıştırılsa da, ürtikerin alerjik olmayan birçok farklı nedeni olabilir.
Türk Dermatoloji Derneği'nin açıklamalarına göre, ürtiker vakalarının %70’i kronikleşme eğilimindedir. Kronik ürtiker, genellikle 6 haftadan uzun süren cilt reaksiyonlarıyla tanımlanır ve bağışıklık sistemi tarafından tetiklenebilir.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada, kronik ürtiker hastalarının %30'unda bağışıklık sisteminin aşırı tepki verdiği ve otoimmün hastalıklarla ilişkili olabileceği tespit edildi.
Aynı araştırmada, kronik ürtikerin çoğu zaman altta yatan başka hastalıkların bir belirtisi olduğu, özellikle tiroit hastalıkları, lupus ve romatoid artrit gibi otoimmün rahatsızlıklarla bağlantılı olabileceği belirlendi. Bu bulgu, kronik ürtikerin yalnızca ciltle sınırlı bir sorun olmadığını, daha geniş çapta bir sağlık sorunu olabileceğini gösteriyor.
Kronik ürtikerin fiziksel semptomlarının yanı sıra, psikolojik etkileri de oldukça yaygın. Araştırmalar, kronik ürtikerin hastalar üzerinde ciddi stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara yol açabileceğini gösteriyor. 2022 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada, kronik ürtiker hastalarının %50’sinin yaşam kalitelerinin ciddi şekilde düştüğü, uyku bozuklukları ve iş performansında düşüş yaşadıkları tespit edildi.
Kronik ürtikerin tedavisinde en yaygın kullanılan yöntem antihistaminik ilaçlar olsa da, her hasta bu ilaçlara yanıt vermeyebilir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, kronik ürtiker hastalarının %40'ının antihistaminik tedavilere yeterli yanıt vermediği belirtilmiştir. Bu durumda biyolojik tedaviler, özellikle omalizumab gibi monoklonal antikor tedavileri devreye girmektedir. Bu ilaçlar, bağışıklık sistemini düzenleyerek semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.
Bunun yanı sıra, alternatif tedavi yöntemleri de incelenmektedir. Özellikle stres yönetimi, diyet değişiklikleri ve akupunktur gibi yöntemlerin bazı hastalarda olumlu sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Kronik ürtikerin tetikleyicilerinden biri olan stresin kontrol altına alınması, semptomların hafifletilmesine katkıda bulunabilir.
Uzmanlar, kronik ürtikerin erken teşhis edilmesi ve uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınmasının, hastaların yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Tedavi edilmeyen kronik ürtiker, hastalığın ilerlemesine ve daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, ciltte tekrarlayan kaşıntı ve döküntü yaşayan bireylerin bir dermatologdan yardım alması önerilmektedir.
(Fatma Hatun Altıkardeş)
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler