SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Depresyon Vakaları Endişe Verici Şekilde Artıyor

Son yıllarda, dünya çapında depresyon vakalarındaki artış hızla dikkat çekiyor. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde, bireylerin ruh sağlığı giderek daha fazla tehdit altına giriyor. Türkiye de bu küresel eğilimden nasibini alırken, depresyonun toplum genelinde giderek yaygınlaşması, sağlık uzmanları ve yetkililer için önemli bir endişe kaynağı oluşturuyor.

Haber Giriş Tarihi: 18.01.2025 16:53
Haber Güncellenme Tarihi: 18.01.2025 16:54
Kaynak: Ayşe CANDAN
Depresyon Vakaları Endişe Verici Şekilde Artıyor

   Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, depresyon dünya genelinde en yaygın ruhsal hastalık olarak kabul ediliyor ve nüfusun yaklaşık yüzde 5’ini etkiliyor. Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. 2024 yılı itibarıyla yapılan araştırmalara göre, depresyon tanısı almış bireylerin sayısı yıllar içinde yüzde 30’dan fazla arttı. Bu artış, özellikle gençler ve kadınlar arasında daha belirgin bir şekilde hissediliyor. Depresyon vakalarının hızla artması, yalnızca kişisel bir sorun olmaktan çıkıp, toplumsal bir kriz halini almaya başladı.

COVID-19 pandemisi, depresyon vakalarındaki artışın en büyük tetikleyicilerinden biri olarak öne çıkıyor. Pandemi sürecinde yaşanan izolasyon, belirsizlik ve sosyal etkileşimin azalması, bireylerin ruh sağlığını olumsuz şekilde etkiledi. Birçok kişi, pandemi boyunca kayıplar yaşadı, sevdiklerinden ayrıldı veya işsizlik gibi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Bu faktörler, depresyonun şiddetini artırırken, tedaviye ulaşmada yaşanan güçlükler de durumu daha karmaşık hale getirdi.

Birçok ruh sağlığı uzmanı, pandeminin ardından depresyon vakalarındaki artışı, yalnızca virüsün fiziksel etkileriyle değil, aynı zamanda toplumların psikolojik olarak iyileşme sürecine girmekte zorlanmalarıyla da ilişkilendiriyor.

   Son yıllarda, depresyon vakalarının en çok arttığı yaş grubu gençler. Özellikle üniversite öğrencileri ve ergenlik dönemindeki bireylerde yaşanan depresyon, akademik ve kişisel sorunların birleşmesiyle daha da derinleşiyor. Dijitalleşmenin artmasıyla sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, gençlerin kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğilimlerini artırdı. Bu durum da, depresyonu tetikleyen önemli bir faktör haline geldi.

Birçok uzman, sosyal medyanın gençler üzerindeki baskısını vurgularken, özellikle "mükemmeliyetçilik" algısının depresyona yol açtığını belirtiyor. Sosyal medya üzerinden yayılan idealize edilmiş yaşam tarzları, gençlerin gerçek yaşamla kıyasladıkları zaman kendilerini yetersiz hissetmelerine neden oluyor.

Kadınlar, depresyon vakalarından daha fazla etkileniyor. Yapılan araştırmalar, kadınların depresyon riskinin erkeklere göre iki kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun sebepleri arasında hormonal değişiklikler, aile içi roller, toplumsal baskılar ve psikolojik etkenler bulunuyor. Kadınların, iş ve ev sorumlulukları arasında denge kurmaya çalışırken yaşadıkları stres de depresyonu tetikleyen önemli bir faktör.

Özellikle çalışma hayatında eşitsizlik ve toplumsal cinsiyet normlarının dayattığı roller, kadınları depresyon konusunda daha kırılgan hale getirebiliyor. Toplumda, kadınların kendilerine daha fazla yük yüklemesi gerektiği yönündeki algılar, depresyonu daha da derinleştirebiliyor.

   Depresyon yalnızca bireylerin ruh sağlığını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumların ekonomik refahını da olumsuz etkiliyor. Depresyon nedeniyle iş gücü kaybı, sağlık harcamalarındaki artış ve iş verimliliğinde düşüş, ekonomilere büyük yükler getiriyor. Türkiye'de yapılan bir çalışmaya göre, depresyon nedeniyle iş gücü kaybının yıllık maliyeti yaklaşık 2.5 milyar dolar seviyelerine çıkmış durumda.

Çalışan bireylerin depresyon nedeniyle işe gitmemesi, iş yerindeki üretkenliği de düşürüyor. Ayrıca depresyon tedavi sürecindeki zorluklar ve tedaviye ulaşamama, sağlık sistemleri üzerinde ekstra baskılar oluşturuyor.

  Depresyon, tedavi edilmediği takdirde çok daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Ancak depresyon tedavisi genellikle zaman alıcı ve maliyetli olabiliyor. Türkiye'deki sağlık sisteminde psikiyatrik tedaviye erişim sıkıntıları, depresyonun yayılmasını hızlandıran bir diğer etken olarak öne çıkıyor. Ayrıca, psikolojik destek konusunda toplumsal stigma da büyük bir engel teşkil ediyor. Birçok birey, psikolojik yardım almayı bir zayıflık olarak görmekte ve tedaviye başvurmaktan çekinmektedir.

Gelişmiş ülkelerdeki depresyon tedavi oranlarına göre Türkiye'de tedavi gören kişi sayısı çok daha düşük. Bu durum, tedaviye erişim kolaylıkları ve farkındalık seviyelerinin artırılması gerektiğini gösteriyor.


 

(Ayşe Candan)

Kaynak: Ayşe CANDAN

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.