Doğa talanı durmuyor: Yeni projeler ekosistemi tehdit ediyor
Doğa talanı durmuyor: Yeni projeler ekosistemi tehdit ediyor
Son yıllarda dünya genelinde artan kentleşme ve ekonomik büyüme adına yapılan projeler, doğal ekosistemler üzerinde geri dönülmesi zor etkiler yaratıyor. Türkiye de bu küresel eğilimden nasibini alıyor. Özellikle ormanlık alanların ve doğal kıyı bölgelerinin yapılaşmaya açılması, uzmanlar ve çevre örgütleri tarafından büyük endişeyle takip ediliyor. Yeni projelerin sağladığı ekonomik getirilerin, doğanın uzun vadeli tahribatına oranla çok daha düşük olduğu sıkça vurgulanıyor.
Haber Giriş Tarihi: 23.06.2025 14:19
Haber Güncellenme Tarihi: 23.06.2025 14:20
Kaynak:
Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Geçtiğimiz aylarda yapılan bilimsel bir araştırmada, Türkiye’nin doğal alanlarının son 20 yılda %30 oranında küçüldüğü rapor edildi. Araştırma, en büyük tahribatın ormanlık alanlarda ve sulak bölgelerde görüldüğünü belirtti. Orman yangınlarından kaynaklanan kayıpların yanı sıra maden aramaları, turizm tesisleri, otoyol projeleri ve enerji santralleri gibi büyük ölçekli projeler doğal yaşamı ciddi şekilde tehdit ediyor. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde inşa edilen hidroelektrik santrallerin (HES) yerel su kaynaklarını kurutma riski taşıdığı ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açtığı ifade ediliyor.
Uzmanların altını çizdiği bir diğer hassas nokta ise bu projelerin sadece ekosistemi değil, aynı zamanda yerel halkın yaşam koşullarını da doğrudan etkiliyor olması. Örneğin, maden çıkarma çalışmaları nedeniyle tarım alanlarının zarar gördüğü ve küçük yerleşim yerlerindeki halkın geçim kaynaklarını kaybettiği belirtiliyor. Ayrıca doğanın tahribatıyla birlikte artan sel ve toprak kayması gibi felaketler, proje bölgelerinde yaşayan insanlar üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Bu tür projelerin istihdam yaratma ve enerji üretimi gibi gerekçelerle savunulmasına rağmen sürdürülebilirlik ilkesine aykırı olduğu sıkça dile getiriliyor. Çevre uzmanları, kısa vadeli ekonomik kazançlarla uzun vadeli doğa kayıpları arasında bir denge kurulması gerektiği görüşünde birleşiyor. Doğaya daha az zarar verecek alternatif projelerin tasarlanması gerektiğinin altı çiziliyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doğa talanı durmuyor: Yeni projeler ekosistemi tehdit ediyor
Son yıllarda dünya genelinde artan kentleşme ve ekonomik büyüme adına yapılan projeler, doğal ekosistemler üzerinde geri dönülmesi zor etkiler yaratıyor. Türkiye de bu küresel eğilimden nasibini alıyor. Özellikle ormanlık alanların ve doğal kıyı bölgelerinin yapılaşmaya açılması, uzmanlar ve çevre örgütleri tarafından büyük endişeyle takip ediliyor. Yeni projelerin sağladığı ekonomik getirilerin, doğanın uzun vadeli tahribatına oranla çok daha düşük olduğu sıkça vurgulanıyor.
Geçtiğimiz aylarda yapılan bilimsel bir araştırmada, Türkiye’nin doğal alanlarının son 20 yılda %30 oranında küçüldüğü rapor edildi. Araştırma, en büyük tahribatın ormanlık alanlarda ve sulak bölgelerde görüldüğünü belirtti. Orman yangınlarından kaynaklanan kayıpların yanı sıra maden aramaları, turizm tesisleri, otoyol projeleri ve enerji santralleri gibi büyük ölçekli projeler doğal yaşamı ciddi şekilde tehdit ediyor. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde inşa edilen hidroelektrik santrallerin (HES) yerel su kaynaklarını kurutma riski taşıdığı ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açtığı ifade ediliyor.
Uzmanların altını çizdiği bir diğer hassas nokta ise bu projelerin sadece ekosistemi değil, aynı zamanda yerel halkın yaşam koşullarını da doğrudan etkiliyor olması. Örneğin, maden çıkarma çalışmaları nedeniyle tarım alanlarının zarar gördüğü ve küçük yerleşim yerlerindeki halkın geçim kaynaklarını kaybettiği belirtiliyor. Ayrıca doğanın tahribatıyla birlikte artan sel ve toprak kayması gibi felaketler, proje bölgelerinde yaşayan insanlar üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Bu tür projelerin istihdam yaratma ve enerji üretimi gibi gerekçelerle savunulmasına rağmen sürdürülebilirlik ilkesine aykırı olduğu sıkça dile getiriliyor. Çevre uzmanları, kısa vadeli ekonomik kazançlarla uzun vadeli doğa kayıpları arasında bir denge kurulması gerektiği görüşünde birleşiyor. Doğaya daha az zarar verecek alternatif projelerin tasarlanması gerektiğinin altı çiziliyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler