Doğum oranlarındaki düşüş, dünya genelinde giderek artan bir endişe kaynağı haline gelirken, son araştırmalar bu konudaki bazı çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Araştırmalara göre, birçok ülkede doğum oranları tarihin en düşük seviyelerine gerilemiş durumda. Uzmanlar, bu eğilimin demografik yapıyı ve ekonomik dengeyi ciddi şekilde etkileyeceği uyarısında bulunuyor.
Haber Giriş Tarihi: 23.06.2025 15:38
Haber Güncellenme Tarihi: 23.06.2025 15:38
Kaynak:
Sema Yüksel Güngörmez
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından yayımlanan son rapora göre, özellikle gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının azalmasının birden fazla sebebi bulunuyor. Bu sebeplerin başında, yaşam maliyetlerinin artması, genç nesillerin kariyer odaklı bir yaşamı tercih etmesi ve geç aile kurma eğilimleri geliyor. Ayrıca, iklim krizi ve belirsiz geleceğe duyulan kaygı gibi küresel sorunların da bireylerin çocuk sahibi olma düşüncesine olumsuz yansıdığı belirtiliyor.
Örneğin Japonya, Güney Kore ve İtalya gibi ülkeler, nüfus dinamiğinde alarm niteliğinde düşüşlerle dikkat çekiyor. Güney Kore'de 2023 verilerine göre doğurganlık oranı kadın başına 0,78 çocuğa kadar gerileyerek dünya çapında en düşük seviyeye ulaştı. Aynı şekilde Avrupa'nın birçok ülkesinde de benzer bir tablo gözlemleniyor. Çoğu ülkede bu eğilimi tersine çevirmek adına çeşitli teşvik politikaları uygulanmakta, ancak sonuçlar henüz istenen düzeyde değil.
Türkiye'deki durum ise farklı dinamiklerle birlikte inceleniyor. TÜİK verilerine göre doğurganlık oranı 2000'li yıllara kıyasla düşmüş olsa da halen belli bir düzeyi korumakta. Ancak uzmanlar, ülkenin de ilerleyen yıllarda bu trendin etkilerine daha yoğun şekilde maruz kalabileceğini belirtiyor. Aynı zamanda kırsal alanlardaki nüfusla kentleşme arasındaki dengenin de bu durumu büyük ölçüde etkilediği ifade ediliyor.
Doğum oranlarındaki bu tarihi düşüşün uzun vadeli etkileri konusunda araştırmacılar ortak bir görüşte birleşiyor: Azalan nüfus artışı, iş gücü piyasasını yeniden şekillendirecek ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde ciddi baskılar oluşturacak. Bu durumun çözümüne dair öneriler arasında esnek çalışma koşullarının artırılması, ailelere yönelik destek paketlerinin genişletilmesi ve çocuk bakımına erişimin kolaylaştırılması yer alıyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doğum oranlarında tarihi düşüş
Doğum oranlarındaki düşüş, dünya genelinde giderek artan bir endişe kaynağı haline gelirken, son araştırmalar bu konudaki bazı çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Araştırmalara göre, birçok ülkede doğum oranları tarihin en düşük seviyelerine gerilemiş durumda. Uzmanlar, bu eğilimin demografik yapıyı ve ekonomik dengeyi ciddi şekilde etkileyeceği uyarısında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından yayımlanan son rapora göre, özellikle gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının azalmasının birden fazla sebebi bulunuyor. Bu sebeplerin başında, yaşam maliyetlerinin artması, genç nesillerin kariyer odaklı bir yaşamı tercih etmesi ve geç aile kurma eğilimleri geliyor. Ayrıca, iklim krizi ve belirsiz geleceğe duyulan kaygı gibi küresel sorunların da bireylerin çocuk sahibi olma düşüncesine olumsuz yansıdığı belirtiliyor.
Örneğin Japonya, Güney Kore ve İtalya gibi ülkeler, nüfus dinamiğinde alarm niteliğinde düşüşlerle dikkat çekiyor. Güney Kore'de 2023 verilerine göre doğurganlık oranı kadın başına 0,78 çocuğa kadar gerileyerek dünya çapında en düşük seviyeye ulaştı. Aynı şekilde Avrupa'nın birçok ülkesinde de benzer bir tablo gözlemleniyor. Çoğu ülkede bu eğilimi tersine çevirmek adına çeşitli teşvik politikaları uygulanmakta, ancak sonuçlar henüz istenen düzeyde değil.
Türkiye'deki durum ise farklı dinamiklerle birlikte inceleniyor. TÜİK verilerine göre doğurganlık oranı 2000'li yıllara kıyasla düşmüş olsa da halen belli bir düzeyi korumakta. Ancak uzmanlar, ülkenin de ilerleyen yıllarda bu trendin etkilerine daha yoğun şekilde maruz kalabileceğini belirtiyor. Aynı zamanda kırsal alanlardaki nüfusla kentleşme arasındaki dengenin de bu durumu büyük ölçüde etkilediği ifade ediliyor.
Doğum oranlarındaki bu tarihi düşüşün uzun vadeli etkileri konusunda araştırmacılar ortak bir görüşte birleşiyor: Azalan nüfus artışı, iş gücü piyasasını yeniden şekillendirecek ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde ciddi baskılar oluşturacak. Bu durumun çözümüne dair öneriler arasında esnek çalışma koşullarının artırılması, ailelere yönelik destek paketlerinin genişletilmesi ve çocuk bakımına erişimin kolaylaştırılması yer alıyor.
(Sema Yüksel Güngörmez)
Kaynak: Sema Yüksel Güngörmez
En Çok Okunan Haberler